Oğuz Atay'ın Başyapıtı: Tutunamayanlar

Kültür ve Sanat - 03 Mayıs, 2021 - Okuma Süresi: 5 Dk.

03 Mayıs, 2021

Oğuz Atay'ın Başyapıtı: Tutunamayanlar

Hepimizin mutlaka adını duyduğu, bir yerlerde alıntılarını okuduğu o efsane roman. Okuyanı yepyeni dünyalara götüren, ufuklar açan bu romanı yeterince anlatmak pek mümkün değilse de gelin beraber biraz daha yakından tanıyalım. Bakalım neymiş Tutunamayanlar'ı böylesine efsaneleştiren?

Oğuz Atay Tutunamayanları, Yusuf Atılgan'ın Aylak Adam adlı kitabındaki bir alıntıdan esinlenerek yazmıştır. Yani, 10-15 cümlelik bir pasajdan 700 sayfayı aşkın bir başyapıt yaratmıştır Oğuz Atay. 

Dünyada hepimiz sallantılı, korkuluksuz bir köprüde yürür gibiyiz. Tutunacak bir şey olmadı mı insan yuvarlanır. Tramvaydaki tutamaklar gibi. Uzanır tutunurlar. Kimi zenginliğine tutunur, kimi müdürlüğüne, kimi işine, sanatına. Çocuklarına tutunanlar vardır. Herkes kendi tutmağının en iyi, en yüksek olduğuna inanır. Gülünçlüğünü fark etmez. Kağızman köylerinden birinde bir çift öküzüne tutunan bir adam tanıdım. Öküzleri besiliydi, pırıl pırıldı. Herkesin “Veli ağa’nın öküzleri gibi öküz, yoktur” demesini isterdi. Daha gülünçleri de vardır. Ben, toplumdaki değerlerin ikiyüzlülüğünü, sahteliğini, gülünçlüğünü göreli beri, gülünç olmayan tek tutamağı arıyorum: gerçek sevgiyi! Bir kadın. birbirimize yeteceğimiz, benimle birlik düşünen, duyan, seven bir kadın!

İşte Tutunamayanlar'ın esin kaynağı olan pasaj budur. Birkaç cümlelik bir alıntıdan koskoca bir roman yazan Oğuz Atay'ı saygıyla anmamak mümkün değildir bu koşulda. Oğuz Atay romanını tamamladıktan sonra Yusuf Atılgan'a göndermiş. Fakat ne yazık ki geri dönüş alamamış ve elbette oldukça üzülmüş. Oğuz Atay'ın vefatının ardından bu durumu öğrenen Yusuf Atılgan ise; Tutunamayanlar’ı çok beğenmiştim ama böyle bir kitabı yazan birinin benim yorumuma ihtiyacı olmadığını düşünmüştüm. Keşke hayatta olsaydı da bunu kendisine söyleyebilseydim, demiş. 

Seni tanımadan önce ağaçların çiçek açtığı ve yaprak döktüğü mevsimleri hep kaçırırdım...

Peki Tutunamayanları'ı bu kadar hayatımıza katan, okuyana tekrar okuma isteği veren, onu diğerlerinden ayıran neydi?

Oğuz Atay'ın sağlam kalemi ve üslubu buna öncü olmuştur hiç şüphesiz. Tutunamayanlar öyle bir romandır ki içinde müzikten resime; tarihten mitolojiye; günlükten mektuba dair birçok iz bulursunuz. Bu kitabı okumak yalnızca bir romanı bitirmek değil hiç sonu gelmeyecek yeni bir dünyanın kapısını açmaktır aynı zamanda. Çünkü okuyanlar bu cümleyi çok rahat kuracaktır ki; Tutunamayanlar tek seferde okunup tamamiyle anlaşılabilecek bir roman değildir. Okuyanın hayatının farklı dönemlerinde farklı farklı şeyler öğreneceği, her okuyuşunda daha önce fark etmediği yönler kazanacağı bir kitaptır kendisi. Bu yüzden sorar Oğuz Atay romanının sonunda, Tutunamayanlar'ın romanı biter mi, diye.

"Şu anda, sana güzel bir söz söyleyebilmek için, on bin kitap okumuş olmayı isterdim." dedi. "Gene de az gelişmiş bir cümle söylemeden içim rahat etmeyecek.  Seni tanıdığıma çok sevindim kendi çapımda."

Tutunamayanlar, edebiyatımızdaki ilk postmodern roman olarak kabul edilir ayrıca. Roman boyunca daha önce alışık olmadığınız bir yazı dili eşlik eder size. Bunun en iyi örneğini noktalama işaretsiz olarak yazılan yaklaşık 70 sayfalık bölümde görürsünüz. Oğuz Atay bana kalırsa, okuyucusunu zorlayıp kitabın hakkını vermeye yöneltmiştir. Tutunamayanlar okuması kolay bir roman değildir. Ayrıca okuma süresi de elbette uzun sürecektir. Fakat hiç şüphesiz, romanın sonuna geldiğinizde buna değdiğini ve sadece bir kitap okumamış; Tutunamayanlar'ı okumuş olduğunuzu göreceksiniz.

Yatağımın karşısında bir pencere var. Odanın duvarları bomboş. Nasıl yaşadım on yıl bu evde? Bir gün duvara bir resim asmak gelmedi mi içimden? Ben ne yaptım? Kimse de uyarmadı beni. İşte sonunda anlamsız biri oldum. İşte sonum geldi. Kötü bir resim asarım korkusuyla hiç resim asmadım; kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamadım.

Alıntılardan da göreceğiniz üzere böyledir Tutunamayanlar. Size kendinize dahi söylemediğiniz şeyleri söyler. İnsanın iç dünyasıyla ve yaşadığı çevreyle yaşadığı o korkunç çatışmayı çok güzel anlatır. Selim'in tutunabilme çabalarını, Turgut'un her geçen gün tutunamayışlarını, Günseli ve Selim aşkını, var olduğun halde yok sayılmayı ve daha nicesini. 

Modern yaşama, insanların iki yüzlülüğüne, kimsenin gerçekten birbirini dinlemiyor oluşuna ve en yakınımızdaki kişiyi bile tanımıyor oluşumuza, anlaşılmayı bekleyen ve burnumuzun dibinde olan nice kişilere dikkat çeker Oğuz Atay. Aslında hepimiz birer Selim olmuşuzdur bu hayatta, hepimiz Turgut gibi kaybolmuşluğu hissetmişizdir. 

 Beni ya şımartın ya da kapı dışarı edin. Yarı içtenliğe dayanmam zor benim.

Anlatmadığım ve yeni okumalarla keşfedeceğim için anlatamadığım daha birçok detay var bu roman içinde. Umuyorum sizleri Tutunamayanlar'a biraz olsa da yaklaştırmışımdır. Okuduktan sonra siz de kendinize şu soruyu sorun; Tutunamayanlar'ın romanı biter mi?..

     Oğuz Atay'ın Başyapıtı: Tutunamayanlar

 

Haftalığın PeP'te!

İlk 15'a giren her içerik ile 200 TL kazan!

En popüler yazar sen ol!

Okunma puanını artır, kazan!

Liderlik Tablosu'na göz at!

Bu haftanın en çok okunanları.

E-bültenimize abone ol!

Haftanın en popüler içerikleri, en çok kazananlar ve staj haberleri bültenimizde.

Gizlilik Sözleşmesi'nde belirtilen hüküm ve koşulları kabul ediyorum.