Lysis: Sevgi ve Dostluk Üzerine Kavramsal Bir Araştırma
Kültür ve Sanat - 03 Mayıs, 2021 - Okuma Süresi: 8 Dk.
03 Mayıs, 2021
"Sevgi ve dost nedir?", "Sevilen ve dost arasındaki fark nedir?": Felsefenin pek meşhur "Nedir?" kalıbı ile sınanan bu iki soru var bugün karşımızda. Bu yazı ile sizlere Platon'un Lysis metnindeki kavramların nasıl kurulduklarını inceleyerek ne olduklarına dair çıkarımlar sunmaya çalışıyor olacağım.
Platon’un diyaloglarından biri olan Lysis, Sokrates’in ağzından anlatılır ve metinde sorgulanan, özüne ulaşılmak istenilen başlıca kavram dostluktur. Ne var ki, Sokrates’i dostluk kavramını incelemeye iten şey ilk bakışta dostluktan “başka türden” bir sevgidir. Diyaloğun başında Hippothales’le karşılanan Sokrates, onun Lysis’e olan sevgisini öğrenir ancak bir “seven” olarak, bu konuda, Hippothales’in işe yarar bir yoldan yürümediğini düşünür. Bunun üzerine Hippothales, Sokrates’ten yardım ister:
Hippothales: “…İnsan sevdiğinin gözüne girmek için ne söylemeli, ne yapmalı? Biliyorsan söyle.” (Platon, 1972)
Sokrates: “Bunu söylemesi kolay değil, dedim; ama onu getirip benimle konuşturursan, dostlarının bahsettiği şarkılar, şiirler yerine, ona ne türlü sözler söyleyebileceğini gösterebilirim belki.” (Platon, 1972)
Bunun üzerine Sokrates, Lysis’le konuşabilmek için idman alanına gider ve dostluk kavramının özünü anlamak için girişilen diyaloglar başlar.
Ben bu metinde, dost ve sevgi kavramlarını ve bu kavramların birbiriyle olan ilişkisini anlamaya ve açıklamaya çalışacağım. Bu iki kavramın ilişkisini incelemek istememin başlıca nedeni ise; Sokrates’in sevgi ile ilgili bir araştırma yapmak için, dostluğun özünü anlamak gibi bir yola girişmesi. Çünkü bu girişim; Sevgi ve dost birbirlerine içkin kavramlar mıdır? gibi bir soruya yönelmeme neden oldu. Bu soruya cevap arama yolunda ise ilk olarak söz konusu kavramların tanımlarına başvuracağım. Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü'ne göre sevgi: “İnsanı bir şeye veya bir kimseye karşı yakın ilgi ve bağlılık göstermeye yönelten duygu” olarak, dost ise ilk anlamıyla: “Sevilen, güvenilen, yakın arkadaş, gönüldaş, iyi anlaşılan kimse, düşman karşıtı” olarak tanımlanmıştır. Bu tanımlardan, özellikle dost tanımındaki “sevilen” betiminden çıkarımla aslında dost kavramının, sevgi kavramına içkin olduğunu görebiliyoruz. Daha da ileri gidersek dost kavramını; sevgi kavramının bir bağlam içindeki varyantı olarak görebiliriz. Bu noktadaysa altı çizilmesi gereken husus “bağlam” vurgusu olacaktır. Yazının başında Hippothales’in Lysis’e olan sevgisini dostluktan “başka türden” olarak betimlemiştim. Aslında başka türden kastım da başka bir bağlamda sevgi anlamına gelmekteydi. Hippothales’in Lysis’e olan sevgisinden bahsedilirken aşk gibi başka bir kavram kullanılmadığını görüyoruz ancak metinde görünen o ki bu sevgi örneğin; Hippothales’in dostu olan Ktesippos’a duyduğu gibi bir sevgi değil. Metinde Hippothales’in, Lysis uğruna şiirler yazdığından, dostlarının kafasını ise Lysis’den bahsederek şişirdiğinden bahsediliyor. Bu durumda görüyoruz ki sevgi işi, yöneldiği kişiye göre farklı bir bağlam kazanıp; farklı reaksiyonlara neden olmakta. Sevgi kavramının, dostluk kavramından daha kapsamlı olduğunu hatta dostluğun adeta sevginin spesifik bir yönelimi olduğunu açıklamaya çalıştım ve bunu sözlük tanımları ışığında yaptım. Şimdi ise sevgi ve dostluk kavramları arasındaki ilişkiyi sözlük tanımlarını bir kenara bırakıp açıklamaya çalışacağım. Metinde dostluğun iki taraftın da duyduğu bir sevgiden mi yoksa yalnızca bir tarafın duyduğu sevgiden mi kurulduğu sorusu üzerine bir diyalog geçtiğini görüyoruz.
Sokrates: “…İnsan birini sevince dost hangisidir? Seven mi, sevilen mi? Yoksa ikisi arasında fark yok mudur?” (Platon, 1972)
Meneksenos: “ Bence, ayırt edilemez.” (Platon, 1972)
Sokrates: “ Ne demek istiyorsun? Sence, yalnız birinin ötekini sevmesiyle ikisi birden dost mu olur?” (Platon, 1972)
Metinde de dostluğun, sevgi ile oluştuğu kabulünün bulunması bir yana; dostluk kavramının kişilerarası olma durumu sorgulanırken, sevgi kavramı için böyle bir sorgulamaya gidilmediğini görüyoruz. Yani sevgi; tek başına “seven” olduğunda gerçekleşen bir işken, dostluk için kişilerarası bir ilişkisellik araştırması yapılmakta. Bu durumda sevgi kavramını içsel, kişisel; dost kavramını ise sosyal olarak ele almamız gerekecektir. Daha önce dostluğun sevgi aracılığıyla kurulduğunu açıklamıştık. Öyleyse bu iki çıkarımdan şöyle bir sonuca varabiliriz: Dostluk, içsel olarak var olan sevginin; sosyal bir yapı olarak kurulan varyantlarından biridir. Yalnızca biridir çünkü daha önce gördük ki sevgi, tıpkı Hippothales’in Lysis’e duyduğu gibi farklı anlamlara da gelebilmektedir zaten bir yapı değil; bir duygu, içsel bir hadise olduğu için farklı bağlamlarla bozulmadan, özünü kaybetmeden farklı yapılar oluşturabilir. Ancak dostluk, halihazırda bir yapı olduğu için bozulmadan farklı bir yapı oluşturamayacaktır.
Ne var ki yine de bu açıklamalardan Sokrates’in niçin farklı bir bağlamda duyulan sevgi için dost kavramıyla ilgili bir araştırma yaptığının cevabına ulaşamıyoruz. O halde üzerine düşünmemiz gereken husus bir kavramın, tek tek durumlarda aldığı hali ve özüyle olan ilişkisidir. Bir kavramın tek tek durumlardaki yansıması, özünün birer temsilidir. Bu durumda sevginin bir durumu olarak dostluk; bize sevginin özüyle ilgili sağlam bilgiler verebilecektir.
Dost ve sevgi kavramlarının birbirleriyle olan ilişkilerini gösterebilmek ereğiyle yaptığım açıklamalar; dost kavramının dar bir anlam aralığına taşındığı yanlış anlaşılmasını doğurabilir. Belirtmeliyim ki dost kavramı; yalnızca sevginin bir yönelimi değildir, sevmenin bir altkümesi olarak düşünülemez. Sevgi ancak bu yapının, yani dostluk kavramının olmazsa olmaz bir bileşenidir. Metin ışığında dost kavramanın üzerinde biraz daha durmaya ve bu yolda söz edilen birkaç kavrama da değinmeye çalışacağım.
Diyaloglarda dostluğun özünü anlaşılmaya çalışırken değinilen ilk kavramlardan biri yarardır.
Sokrates: “… Başkalarına yarayacak hiçbir tarafımız olmayınca bizi ne diye sevsinler?” (Platon, 1972)
Bu durumda fayda kavramının dostluğun bir zorunluluğu olduğu düşüncesi; onu salt çıkar ilişkisi olarak algılamak değildir. Diyaloğun başın dönersek, insanın bildiği şeylerden yararlandığı önermesiyle karşılaşırız. Örneğin; hekim olmayan kimseler hekimlik bilgisinden yararlanma, kullanma yetisine sahip değildirler yalnızca hekimler bu öğretiden yararlanabilir. İnsanlar ise bu öğretiden nemalanmak için hekimlere giderler. Bu durumda hekimlik bilgisini kullanmak iki tarafa da yarar sağlayacaktır. İşte dostlukta da iş bu türden bir yararlanma olmalıdır, dostluk kavramı; dost olma bilgisinin her iki tarafa da yarar sağlayacağı bir ilişki olmalıdır.
Dost kavramını daha iyi anlamak için üstünde durmak istediğim bir diğer kavram ise “düşman”. Hem metinde, hem dost ve düşman kavramlarının sözlük karşılıklarında bu iki kavramın birbirinin zıttı olduğu belirtilmiştir. Öncelikle bu iki kavramın sözlük anlamlarına bakalım. Dost: “Sevilen, güvenilen, yakın arkadaş, gönüldaş, iyi anlaşılan kimse, düşman karşıtı”, düşman: “Birinin kötülüğünü isteyen, ondan nefret eden, ona zarar vermeye çalışan kimse, yağı, hasım, antagonist, dost karşıtı.” Bu tanımlarda belirtilen zıtlık aslında iki tanım hakkında da bize çokça bilgi vermekte çünkü zıtlık/karşıtlık kavramları bize bir olgunun ne olduğunu söyleyemese de ne olmadığını söyleme yetkinliği taşımaktadır. Bu durumda kavramların nelikleri, bize öteki kavramın ne değildirini vermek durumundadır. O halde düşmanlık için diyebiliriz ki; içinde sevgi barındıran, sevgiyle kurulan bir kavram olamaz, düşman güvenilir ve iyi anlaşılan kimse değildir. Aynı akıl yürütmeyle dost kavramı üzerine de yeni çıkarımlarda bulunabiliriz. Dost; nefret barındıran, nefretle kurulan bir kavram değildir, dostluk kötüyü isteme ereğiyle doğmaz ve niyeti yöneldiği kişiye zarar vermek değildir.
E-bültenimize abone ol!
Haftanın en popüler içerikleri, en çok kazananlar ve staj haberleri bültenimizde.