Aşk Şehri Roma'da İki Günde Gezilebilecek Yerler

Seyahat/Keşif - 29 Aralık, 2020 - Okuma Süresi: 11 Dk.

29 Aralık, 2020

Aşk Şehri Roma'da İki Günde Gezilebilecek Yerler
Kredi: Unsplash - bruno camargo

Dünyanın en romantik şehirlerinden olan Roma'ya yaptığım iki günlük seyahatten notlarımı paylaştım. Sadece iki günde dünyanın en ünlü yerlerini görmenizi sağlayacak gezi planımı okumak isterseniz yazımı okuyabilirsiniz.

Uçaktan indiğiniz anda şehrin büyüsü kendini hissettiriyor. Roma, tarihini oldukça iyi korumuş ve bu nedenle şehrin dört bir yanı ünlü mimarların, ressamların ve heykeltraşların eserleriyle dolup taşıyor. Büyülenmemeniz elde değil. Bu güzel şehre iki gün ayırdığım kendi gezi programımı paylaşacağım

1. GÜN

Gezilecek Yerler: Kolezyum, Roma Forumu, Venedik Meydanı, Aşk Çeşmesi, İspanyol Merdivenleri

Havaalanından otobüsümüze bindik ve ilk durağımız olan Kolezyum'a doğru yola çıktık. Kolezyuma giden yolda birkaç müze önümüze geldi ve giriş ücreti olmayan bu müzelerde kısa bir turun ardından yolumuza yürüyerek devam ettik. Bu arada yurt dışına çıkarken mutlaka internetiniz olmasa dahi kullanabileceğiniz bir harita uygulaması indirin. Bu sayede gitmek istediğiniz her yeri kolayca bulabilirsiniz ve siz de sokak aralarındaki bu müzeleri keşfedebilirsiniz. Küçük bir sokağın ardından bütün ihtişamıyla Kolezyum önümüze çıktı. Kocaman taşlardan yapılmış bir amfitiyatro. Bundan yaklaşık 2000 yıl önce İmparator Vespasian tarafından yapılan Kolezyum; gladyatör dövüşleri, tiyatro ve savaş gösterileri gibi etkinliklerle halkı eğlendirmek için kullanılıyordu. 2007 yılında dünyanın yedi harikasından biri seçilen bu yapı dünyanın en büyük amfitiyatrosu. Yılda milyonlarca turist bu yapı ve çevresindeki ünlü müzeleri gezmek için geliyor.

Kolezyumun kuzeybatısında Roma Forumu yer alıyor. Via Dei Fori Caddesinde bulunan forum, Roma İmparatorluğu döneminde şehrin ticari ve siyasi merkeziymiş. Roma Forumu’nu görmek için kuzeybatı yönündeki tepeyi çıkıp Pallatino girişinde bulunan Titus Kemeri’ni geçmelisiniz.

Fontana Di Trevi’ye gittiğimiz yolda bütün ihtişamıyla Piazza Venezia vardı. Şehrin merkezi olan meydan Venedik elçilik binasından etkilendiği için ismi Venedik Meydanı adını almış. Meydanın ortasında Altare della Patria denilen kocaman bir anıt var. Bu anıtın tepesine çıkarak Roma manzarası seyredilebiliyor. Bu anıt 1. Dünya Savaşı’nda ölen on bir asker anısına yapılmış. Önünde hiç sönmeyen bir ateş yanıyor ve askerler başında nöbet tutuyorlar. Binanın iki tarafında mahşerin dört atlısı denen heykeller var.

Fontana Di Trevi, diğer adıyla Aşk Çeşmesi, Nicola Salvi tarafından 1732 yılında yapılmaya başlanmış ancak bugünkü halini alması yaklaşık 30 yıl sürmüştür. Roma’nın en geniş barok çeşmesi olan Trevi Çeşmesi üzerinde ortada Poseidon, sağında Salus (Hygieia) ile çeşmeye ismi verilen bakire kız ve solunda Ceres (Demeter) bulunuyor. Poseidon denizden çıkan kanatlı atları sürüyor. Bu çeşmenin dünyaca ünlü olmasının sebebi ise efsanesidir. Çeşmeye her gelen arkasını dönüp çeşmeye bozukluk atıyor. Efsaneye göre bir defa atarsan Roma’ya bir kere daha geliyorsun. İki kez atarsan Romalı birine aşık oluyorsun. Üç kez atarsan ise Romalı biriyle evleniyorsun. Yani buna inanılıyor ve günde 3000 avroya yakın para atılıyormuş. Barcaccia ve Dört Nehir çeşmeleri gibi bütün havuz ve çeşmelere atılan paralar şehirdeki kültürel mirası korumak için harcanıyormuş. Trevi Çeşmesine atılan paralar da 2018’e kadar yardıma muhtaçlara gidiyordu. Ancak 1 Nisan 2018’den bu yana ise artık Roma belediyesi kasasına gidiyormuş. İmkanınız varsa bu eseri bir de gece görmeye gitmelisiniz. Işıklarla birlikte oldukça görkemli gözüküyor.

Tarihi eserlerin pek çoğu birbirine yakın olduğundan ulaşım sıkıntısı çekmeden gezebilirsiniz. Fontana di Trevi’den sonraki durağımız İspanyol Merdivenleri. Adını yakınındaki İspanyol Elçiliği’nden almıştır. Turistler tarafından olduğu gibi yerliler tarafından da oldukça sık ziyaret edilen bir yer. Ancak dikkat etmeniz gereken nokta basamaklara oturmamak. 300 yıllık merdivenlerde bir şeyler yemek, içmek ve hatta oturmak bile yasak. Basamaklara oturmanın cezası 160 Euro. Merdivenler, Kral XV. Louis için Francesco de Sanctis tarafından tasarlanmış ve üstteki Trinita dei Monti Kilisesi’ne rahat ulaşım amaçlanmış. Merdivenlerin altındaki çeşmenin adı Fontana della Barcaccia. Avrupa’nın en geniş basamaklarına sahip olan merdivende 135 basamak bulunuyor.

İspanyol Merdivenleri’nin yakınında bulunan Piazza del Popolo, Roma’nın en büyük meydanıdır. Meydanın girişinde Santa Maria in Monte Santo Kilisesi ve Santa Maria dei Miracoli Kilisesi bulunuyor. Meydanın en ünlü yapısı ise Mısır’dan gelen Dikilitaş’tır. Meydanın kuzeyindeki büyük kapının adı da Porta del Popolo’dur. Bu meydanda bir sürü kafe ve restoran bulunuyor. Ayrıca yıl içinde birçok festival ve eğlence de bu meydanda düzenleniyormuş. Ben bu meydanı çok eğlenceli buldum.

Vaktiniz kalırsa Popolo Meydanı yakınlarında bulunan Villa Borghese müzesine gitmelisiniz. İçinde Caravaggio resimleri ve Bernini heykelleri gerçekten görülmeli. Binanın tavanındaki freskler ve 4. yüzyıldan kalan mozaikler de heykellerle birlikte göz kamaştırıcı bir güzellikte. Bernini’nin heykelleri giriş kattaki Museo Borghese bölümünde bulunuyor. Hatırlarsanız Piazza Navona’daki Dört Nehir Çeşmesi de Bernini tarafından yapılmıştı.

Yapının üst katında da Caravaggio gibi birçok önemli ressamın tablosu bulunuyor ve buraya Galleria Borghese deniyor. Ayrıca galerinin devasa bir bahçesi var. Şehrin en büyük parkıymış ve içinde Aesculapius Tapınağı bulunuyor. Yalnız bu müzeyi gezmek için önceden rezervasyonla randevu almanız gerekiyor.

2. GÜN

Gezilecek Yerler: Vatikan, Pantheon, Castell Gandolfo, Nebi, Vatikan

2. Günümüz Castel Gandolfo’da başladı. Burası Roma’dan 25 km uzakta yer alıyor bu nedenle Roma Tren Garı’ndan seferler düzenleniyor. Ayrıca Angino Metro istasyonundan otobüs seferleri düzenleniyor.

Castel Gandolfo; şaraplarıyla meşhur olan Lazio bölgesinin Albano Tepelerinde, Albano Gölü’nün etrafına yapılan villa ve yazlık evlerden oluşmuş bir kasabadır. Castello Romani Bölgesel Parkı içindeki kasabalardan biridir. Bu kasabada bir zamanlar Papa’nın yazlığı olan Palazzo Apostolico di Castel Gandolfo bulunuyor. Savelli ailesinin papalığa olan borcunu ödeyememesi sonucu Savelli ailesine ait olan villalar papalığa verilmiş. Sarayın muhteşem bir bahçesi var ve bu bahçenin bir kısmında Roma İmparatoru Domitian’ın yaşadığı yer bulunuyor. Ayrıca bu sarayın önündeki meydanda Dünya’nın ilk posta kutusu bulunuyor. İlk posta kutusundan sevdiklerinize kart gönderebilirsiniz. Ben Türkiye’ye iki adet gönderdim ve ikisi de ulaştı. Bu kasabada görülebilecek yapılardan biri de Bernini’nin tasarladığı St. Thomas Villanova Kilisesi’dir. Kilisedeki Gölün Hanımefendisi (Our Lady of the Lake) tablosu İsa’nın çarmıha gerilme anını betimliyor.

Sonraki durağımız Nebi. Nebi de en az Castell Gandolfo kadar harika bir manzaraya sahip. Evler hep minik minik ve yan yana. Çok fazla araba da yok. Çok tatlı bir köy ve insanları da oldukça samimi. Sokaklarda yürürken film sahnesindeymiş gibi hissedebilirsiniz.

Nebi'den sonra tekrar otobüslere atladık ve önceki gün dolaştığımız yerin yakınlarında indik. İlk gün gezmeye zaman bulamadığımız Navona Meydanı ve Pantheon'u gezmek üzere yürümeye başladık. Şehrin en önemli meydanlarından olan Navona Meydanı, bundan yaklaşık 2000 yıl önce stadyum olarak İmparator Domitian tarafından yapılmış. Bugünkü binaların yerinde o zamanlar tribün varmış. Zamanla bu stadyum yok olmuş ve papaların etkisiyle de meydan olarak kullanılmaya başlanmış. Şuan meydan; tarihi yapılar, saray, kiliseler ve kafelerle dolu. Meydanda da, meydana çıkan sokaklarda da birçok tarihi eser var. 

Navona Meydanı’nda bulunan en güzel eserlerden biri de Bernini tarafından yapılan, o zamanlar dünyada bilinen 4 nehri simgeleyen adamların olduğu Dört Nehir Çeşmesi yani Fontana Dei Quattro Fiumi’dir. Bu nehirlerden arkasına yaslanan Asya’daki Ganj, eğilmiş olan Avrupa’daki Tuna, dans ediyor gibi olan Amerika’daki Rio de la Platta ve yüzünü gizleyen Afrika’daki Nil Nehri’ni simgeliyor.

Ayrıca Brezilya Büyükelçiliği olan Pamphilij Sarayı'da bu meydanda bulunuyor. Zamanında X. Innocent’in Papalık olanaklarını kullanarak zengin olan ailesinin kaldığı saraydır.Bir diğer yapı ise Sant’Agnese in Agone Kilisesi. Bir efsaneye göre genç bir azize olan Agnes’i inancını reddetmesi için çıplak halde genelev çatısına bırakırlar. Bu sırada Agnes’in saçları hızla uzar ve azizenin iffetini korumasına yardımcı olur. Bu kilise de ona ithafen yapılmış. Borromini tarafından tamamlanan yapının ön cephesinde azizenin heykeli var.

Meydanda Del Moro Çeşmesi (Fontana Del Moro), Braschi Sarayı (Palazzo Braschi) ve Pasquino Heykeli bulunuyor. Rönesans sırasında halk, siyasi liderler ve papaya eleştiride bulunamadıkları için bazı heykellerin boyunlarına şikayet ve istek yazan plakalar takmışlar. Bu heykellerdeki plakalar halkın şikayetlerini aktardığı için heykellere konuşan heykel denmiş. Bu konuşan heykellerin en ünlüsü Pasquino’dur.

Birçok eserle dolu bu renkli meydandan sonra durağımız Pantheon. Roma tapınağı olarak yapılmış ama sonrasında kutsanarak Katolik Kilisesi’ne dönüştürülmüş. Yunan kültüründen etkilenerek yapılan bu binanın adı da “Tüm Tanrılara Adanmış” anlamına geliyor. Yılda 7 milyona yakın ziyaretçisi olan Pantheon, kilise olduğundan dolayı pek çok savaştan etkilenmeyip bugüne gelmiş ve dünyanın en iyi korunmuş Antik Roma Anıtı olarak biliniyor. Ancak kiliseye dönüştürüldüğü için ilk yapıldığında olan Yunan heykelleri kaldırılmış. Ancak içi oldukça etkileyici.

O günün şartlarında nasıl yapıldığı bilinmeyen ilginç bir yapı. Pantheon’ un içi yarım küreyi andırıyor. Hiç penceresi yok ancak kubbesinin tepesinde Oculus denilen 8 metre genişliğinde ve yerden 43 metre yükseklikte bir açıklık var. Kubbenin üstündeki iç içe geçmiş kareler ise kubbenim ağırlığını dağıtarak destek sağlıyor. Duvar kalınlığı altlarda 6,4 metre iken tepeye doğru 1,2 metre. Bu kubbe bugün bile dünyanın desteklenmeden duran en ağır beton kubbesi ve bu nedenle günümüzde bile yapılması mümkün olmayan bu yapının o zamanlarda nasıl yapılabildiğini akıl almıyor. Pantheon, kesinlikle görülmeye değer.

Benim kısa Roma turum bu kadardı. Umarım günün birinde daha uzunca Roma'yı keşfedebilirim. Umarım Roma sana da iyi gelir. Gezdiğin her sokakta seni büyülemesi dileğiyle...

Not: Vatikan'ı Roma turuna dahil etmedim ancak onunla ilgili daha sonra ayrı bir yazı paylaşacağım. 

Haftalığın PeP'te!

İlk 15'a giren her içerik ile 200 TL kazan!

En popüler yazar sen ol!

Okunma puanını artır, kazan!

Liderlik Tablosu'na göz at!

Bu haftanın en çok okunanları.

E-bültenimize abone ol!

Haftanın en popüler içerikleri, en çok kazananlar ve staj haberleri bültenimizde.

Gizlilik Sözleşmesi'nde belirtilen hüküm ve koşulları kabul ediyorum.