Tiyatro ve Psikolojinin Gizemli Bağlantısı

Kültür ve Sanat - 07 Haziran, 2021 - Okuma Süresi: 5 Dk.

07 Haziran, 2021

Tiyatro ve Psikolojinin Gizemli Bağlantısı

Tiyatro ve psikoloji birbirinden ne kadar uzak? Peki ya bu iki farklı disiplinin bir ortak noktası var mı? İşte bu yazımda psikoloji ve tiyatronun ortak paydalarından ve birbirlerine olan yansımalardan kısaca bahsettim.

Tiyatro ve Psikoloji

Tiyatro ve Psikolojinin Gizemli Bağlantısı
Tiyatro ve psikoloji birbirinden ne kadar uzak? Bu iki farklı uzmanlık alanını ortak bir paydada buluşturabilir miyiz?
Tiyatro ve psikoloji iki farklı disiplin olmalarına ve birbirlerinden apayrı yöntemler ile çalışmalarına rağmen bu iki disiplinin önemli bir ortak noktası vardır. Bu ortak nokta insandır. Tiyatro; insanları yer yer eğlendirmek, düşündürmek ve gerçek hayatın duygularını taklit etmeye dayanır. Psikoloji ise düşüncelerin ya da duyguların ruhu yorması, zehirlemesi daha da kötü patolojik tepkiler vermesi üzerine kuruludur. Bu kısacık açıklamalara göre aynı konuları n temelde taban tabana zıt bir şekilde alındığı görülmektedir. Bazen ise iç içe geçmiş bir şekilde ele alınmaktadır. işte bu yazıda bunlar üzerine konuşacağız.

Tiyatro ve Psikolojinin Ortak Noktaları 

Tiyatro sahnesinde bazen psikolojik hastalıkların canlandırıldığı görüldüğü gibi, farklı bir perspektifte baktığımız zaman psikolojinin tedavi yöntemi olarak (psikodrama, role play) kullanıldığı da görülmektedir. İki disiplinde de insanların bakmak istemediği duygularına, düşüncelerine ve hatta yaralarına parmak basılmaktadır. Bu özellikleri açısından da iç içe geçmişlerdir. Aslında iki dal da hayatın içine geçmiş zincirinin birer halkasıdır. Eski çağlarda savaş meydanlarında giyinilen ve giyen kişiyi yiyebileceği fiziksel darbelerden korumaya çalışan bu zincirler, günümüzde evrilerek insanın ruhsal dünyasını darbelerden korumaya çalışmaktadır. Karakter yaratmak, var olan benliğini; oynadığın roldeki kişiye yansıtmadan karakterin benliğine bürünebilmek, blokajlara direnebilmek bilinçli bir şizofrenlik yaratabilmek, hiç var olmamış birinin duyguları arasında koşuştururken hem kendini kaybetmeden hem de karakteri kaybetmeden yol alabilmek gerekmektedir. Bir nevi Piaget’in dediği bilişsel deneği sağlayarak yarattığın karakterin hakkını vererek seyirciye/izleyiciye yansıtmak gerekir. Tiyatro izleyen insanların ruhsal dünyalarına gözlerinden açılan pencereden girmeli; sahneyle ve yaratılan karakterle, insanların ruhuna yani psikolojilerine dokunabilinmelidir.

Psikolojiden sahneye: Blokaj

Yukarıda bahsi geçen blokaja ayrı bir pencere açmak istedim. Çünkü sahne ismi blokaj olan bu durumu günlük hayatımızda direnç gösterme olarak psikolojide de direnç ve savunma mekanizmaları alanında görmekteyiz. Oyuncu role girmişken o rolün gerektirdiği kişiliği ve karakter yapısını kendi vücuduna ve ruhuna indirgemelidir. Bunu yaparken bir yandan da var olan kendi yapısını, kendi benliğini bastırmalıdır. İşte kendi benliğini bastıramaması yani dğer bir deyişle bir karakteri oynarken oyuncunun, ''ben'' imgesini bir kenara koyamaması onun blokajı (engeli) olur.  Psikolojik blokajlar, insanların komplekslerini bırakmak zorunda olduğu ama bırakamadığı için kendiyle kavga ettiği anlardan oluşur. Bunu günlük hayatta kendi kendimizle kavga ederek bir hayli yapmaktayız. Psikolojik blokajların oluşumunun bir yönü de hayatta oynanan rollerle sahnede oynanan roller arasında bağlantı kurması ve onların birer maske olduğunu düşünmektense ulaşılması gereken idealler haline getirmesidir. Yani rolden çıkamamak ve karakterin benliğiyle gerçek hayatta devam etmek. Bu durumda kişinin psikolojik yardım alması önerilir. Bir başka sorun ise toplumun o kişiyle özdeşleştirdiği roller yüzünden kişinin gerçek benliğini unutmasıdır. Örneğin Erol Taş çoğu zaman kötü rollerinde oynamıştır. Bu da izleyicilerde Erol Taş'ın gerçek hayatında da böyle biri olduğu izlenimi yaratmış ve Erol Taş'ın gelen tepkiler yüzünden kamuya açık alanlarda bulunamamasına neden olmuştur. Kurtlar Vadisi dizisindeki Çakır karakteri için gerçek hayatta cenaze namazı kılınması da bu duruma örnektir.

Tiyatro ve Psikolojinin Gizemli BağlantısıTiyatro ve Psikolojinin Gizemli Bağlantısı

Empatinin Önemi

Empati, oyuncunun karakter yaratma sürecinde en büyük kozlarından biridir. Empati sayesinde oyuncu, karakterin yapısını daha iyi kavrar ve bu sayede gerçekçi bir performans ortaya koyabilir. Bu yönüyle empati, iki bölüm için de hayati bir öneme sahiptir. Tiyatro seyreden hatta dinleyen (radyo tiyatrosu) kadın-erkek, genç-yaşlı herkesin sahnede gördüğü karakteri ruhsal açıdan kendisine benzetmesi, onun yaşadıklarını kendisinde görmesi ya da hissetmesi durumu; o oyunun da o karakterin de unutulmaz olmasını sağlayacaktır. Unutulmaz karakterlere dönüp bakıldığı zaman Romeo&Juliet, Hamlet ya da bizim kült eserlerimizden biri olan Keşanlı Ali Destanı gibi eserler; yazıldığı dönemi temsil etme açısından olsun, karakterlerin kişisel özellikleri bakımından olsun edebiyat ve sanat tarihinde önemli ve unutulmaz eserlerdir. Bu özellikleri, onların unutulmaz olmalarına ne kadar katkı sağlamış olsalar da asıl etkiyi insanların kalplerine dokunarak yaratmışlardır.

Sonuç olarak tiyatro ve psikoloji dalları, aralarında birçok fark varmış gibi gözükse de aslında yüzyıllardır beraber olan ve birbirini besleyerek bu günlere gelmiş ve büyük ihtimalle de böyle gidecek olan iki farklı daldır. 

Tiyatro ve Psikolojinin Gizemli Bağlantısı

Haftalığın PeP'te!

İlk 15'a giren her içerik ile 200 TL kazan!

En popüler yazar sen ol!

Okunma puanını artır, kazan!

Liderlik Tablosu'na göz at!

Bu haftanın en çok okunanları.

E-bültenimize abone ol!

Haftanın en popüler içerikleri, en çok kazananlar ve staj haberleri bültenimizde.

Gizlilik Sözleşmesi'nde belirtilen hüküm ve koşulları kabul ediyorum.