Nedir Bu Modernizm?

Kültür ve Sanat - 17 Mayıs, 2021 - Okuma Süresi: 8 Dk.

17 Mayıs, 2021

Nedir Bu Modernizm?

Başta edebiyat, mimari, resim ve müzik olmak üzere neredeyse her alanda modernite, modernleşme ve modernizm kavramlarını kullanırız. Bazen bir sıfat olarak, bazen bir dönemi, bazen de bir süreci nitelemek için kullanırız. Peki nerden çıktı ve nasıl başladı bu modernizm? Protestanlık ve kapitalizm ile ne alakası var? Gelin inceleyelim!

Her ne kadar alakasız görünse de öncelikle bilmemiz gereken bazı genel kabuller var. Çoğu anlatıcının bunları, herkesin bildiği ön kabuller olarak düşünüp işe başlaması "modernizm" kavramının bağlamına oturtulamamasına neden olur. Öncelikle Protestanlık mezhebinin nasıl ortaya çıktığına ve reform hareketine dönüşme sürecine bakalım.

Protestan reformu, “Luther'in 95 tezi” adıyla anılan metnin, Almanya’nın Wittenberg şehrindeki All Saint’s Kilisesi’nin kapısına asılmasıyla başlamıştır. Endüljans (günahların af edildiğini gösteren belge) satışına karşı, 1517'de Martin Luther tarafından yazılmıştır. Günah Affı Belgesi satışını ve satışa izin veren Katolik Kilisesi ile Papa'nın tutumunu eleştiren 95 tez; Katolik Kilisesi'nin Avrupa'daki siyasi gücünün zayıflamasında önemli bir etken olarak kabul edilir. 16, 17. ve 18. yüzyıllarda ortaya çıkan birçok seküler gelişmenin manevi yönünü oluşturmuştur. Ayrıca skolastisizmi sorgulayarak dini reform ve aydınlanma hareketinin başlamasına sebep olur.

Luther, Matta İncili’ne gönderme yaparak tövbenin Hristiyan’ın kendi içinde yaşadığı bir mücadele olduğunu ve ancak Tanrı tarafından kabul edilebileceğini savunur. Endüljans belgesinin, Hristiyanların gerçek bir pişmanlıkla tövbe etmelerinin önünü kapattığını ve günah işlemekten çekinmemelerine sebep olduğunu ve Hristiyanlıkta Endüljans belgesinin bağışlanmaktan daha değerli görülmeye başlandığını savunur.

Bu görüşler dini ve siyasi görüşün birbirine bağlı olduğu Ortaçağ'dan, Erken Modern Düşünce'ye geçişte seküler gelişmelerin dini destekçisi görevini görmüştür. Çok geniş dini ve siyasi hâkimiyet alanına sahip olan Ortaçağ Katolik Kilisesi, bu hâkimiyetten rahatsız olan devlet yöneticilerinin de desteğiyle kısa sürede Hristiyanlığın üç büyük mezhebinden biri haline gelmiştir. 15. ve 16. yüzyıllarda Avrupa insanının dini alandaki düşüncelerinin gelişimine yön veren değişiklikler, bir yanda batının sonraki yüzyıllarda üstünlüğünün temel nedenlerinden bir olmuş, öte yandan sonraki yüzyılların siyasi tarihi üzerinde çok önemli etkide bulunmuştur.

Hristiyanlık dininde "suçluluk" önemli bir kavramdır. Katolik mezhebinde papaza günahlarını itiraf ederek günah çıkarma eylemi insanların suçluluk duygusundan kurtulmalarını sağlamıştır. Fakat Protestanlıkta günah çıkarmayı yalnızca Tanrı'nın yapabileceğine ve bunu ancak mahşer günü yapacağına inanıldığı için suçluluk duygusu ömür boyu sürer. Max Weber, "Protestanlar'ın mahşere kadar kaygıyla yüklü kaldıklarını ve yaşam boyu her şeyi gören ama sessiz kalan bir Tanrı'ya erdemli olduklarını kanıtlamaları gerektiğini" söyler. Protestanlıkta, Tanrı'nın sıkı çalışmayı sevdiği ve suçluluk duygusunun yalnızca çok çalışarak giderilebileceği inancı vardır. Bu nedenle Protestanlıkta tatil günleri azdır. Çünkü Tanrının boş zamanı sevmediğine inanılır. Katolikler kutsalı sadece rahip, rahibe, keşiş ve kilise ile sınırlandırmışlardır. Ancak Protestanlıkta her iş Tanrı için yapılır. Bu anlayış tüm çalışma alanlarına yeni bir manevi enerji ve ciddiyet katar. “Protestan iş ahlakı” söylemi de buradan doğmuştur.

Protestanlıkta mucize diye bir şey yoktur. Mucize beklentisi bu dünyanın hayal kırıklığıdır. Mutluluk Tanrı'dan gelmez. Ancak yöntemli düşünme ve dürüst hareket etmenin ve duyarlı bir şekilde uzun süreler boyunca çalışmanın sonucu olabilir. Mucizelere inanmayan insanlar, olaylara açıklama bulmak için bilimsel araştırmaları desteklediler. Yani insanlar yüzünü bilime döndü. Bu durum coğrafi keşifleri ve büyük teknolojik ilerlemeleri destekleyen değişimler için itici güç oldu.

Görüldüğü gibi Protestanlık, “Kapitalizm” gibi; üretim araçlarının özel mülkiyetine ve kar amacıyla işletilmesine dayanan bir ekonomik sistem ile fazlasıyla örtüşen bir inançtır. Kapitalizm, özel mülkiyet, sermaye birikimi, ücretli emek, takas, fiyat sistemleri ve rekabet gibi faktörleri de içeren bir ekonomik sistemdir. Bu sistem; ekonomisi kendi kendine yeterlilik üzerine kurulan Feodalizmin son bulmasıyla daha da yaygınlaşmıştır. Ayrıca Tanrının affına mazhar olmak için dur durak bilmeden çalışan Protestanların, ahirette iyiye ulaşmanın yolunun bu dünyada daha çok çalışmaktan geçtiğine inanmaları da kapitalizmin çarkını daha hızlı dönmesine sebep olmuştur. Böylece kapitalizm başta İngiltere ve tüm Avrupa’da gelişmiş ve yayılmıştır.18. yüzyıla kadar Amerika kıtasının keşfi ve Hindistan, Afrika gibi sömürgelerden Avrupa’ya gelen değerli maden ve sanayide kullanılacak hammadde sayesinde Avrupa tarihte görülmemiş bir zenginliğe ve refaha ulaşmıştır. Bu zenginlik daha sonra sanayi devriminin finansal yönünü oluşturmuştur.

Aynı dönemde buhar makinesi ve dokuma tezgâhı gibi teknolojik buluşlar sayesinde Endüstri Çağı'na girilmiştir. Bu çağda teknolojik gelişmeler sayesinde sermaye birikimi artmış, emek ucuzlamış, rekabetin çıtası yükselmiştir. Yani zengin daha zengin olurken, fakirin elindeki tek sermayesi olan emeğin ucuzlamasıyla fakir daha fakir olmuştur.

İşte Modernizm bu koşullar altında ortaya çıkmıştır. Anthony Giddens Modernizm için “sanayileşmiş dünya” kavramını kullansa da Modernizm hem sosyal hem siyasal hem de kültürel boyuta sahiptir. Sosyal açıdan Modernizm, yeni sosyal sınıfların, orta sınıf ve işçi sınıfının yer aldığı, piyasa yönelimli ve kapitalist bir iktisat anlayışı ile bağlantılıdır. Siyasal olarak ise modernite, mutlak monarşilerin yerini anayasal, demokratik yönetimlerin almasını gerektirmiştir. Kültürel açıdansa modernleşme; aydınlanma fikir ve görüşlerinin yayılması biçiminde karşımıza çıkar. Sosyal boyutta “modernizm”, siyasal boyutta “modernite” ve kültürel boyutta “modernleşme” terimlerinin kullanılması bilinçli olarak seçilmiştir.

Her biri aynı kökten türetilse de Modernizm, ideolojiyi; modernite, düşünce yapısını modernleşme ise süreci ifade etmesi anlamında kullanılmıştır.

Modernizm'in doğuşunda ve sürecin devamında; fikri olarak, Rönesans ve reformu içeren Aydınlanma Çağı, politik olarak Fransız Devrimi ve ekonomik olarak da Bilimsel Devrim ışığında gerçekleşen Sanayi Devrimi ve kapitalizm belirleyici olmuştur. Modernizm öncesi geleneksel toplumda, sözü geçen zümre din adamlarıyken modernizm ile beraber bilim adamları ön plana çıkmışlardır. Bireyi ve aklı her şeyin önünde tutan bu yeni anlayışı dini reformun getirdiği özgür ve akılcı tutum mümkün kılmıştır. "Kilisenin otoritesine meşrutiyet kazandıran siyasal teolojinin" Protestan reformuyla birlikte ne kadar kırılgan olduğu anlaşılmıştır.

Modernizm, insanın bireysel ve toplumsal hayatının binlerce yıllık tecrübelerine dayanan dengesini bozmuş ve insan için güvenli ve itibarlı bir sığınak olan dini, ahlaki ve toplumsal normları yıkmıştır. Bazılarının toplumsal hayatla bağlarını zayıflatırken bazılarının bağlarını tümden koparmış ve böylece insan sığınaksız bırakmıştır.

Serdar Kuzuloğlu

Modernizm'in insanlığa ama en çok da Müslüman Doğu Toplumu'na getirdiği yeniliklerden biri de zaman kavramının değişen anlamıdır. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın "Saatleri Ayarlama Enstitüsü" adlı romanıyla üzerinde durduğu konulardan biridir. Romanda modern insanı temsil eden karakter Halit Ayarcı’nın

İnsan, her şeyden evvel iştir, iş ise zamandır.

demiştir. Zaman kavramına Modernizm öncesinde dini olaylara göre önem atfedilirken ve manevi yönüyle ön plana çıkarken modern zamanlarda, zamanın ya da saatin önemi maddi boyutuyla ön plan çıkar. Batıdan gelen zaman algısını en iyi ifade eden ve dilimizde de deyimleşmiş olan “Vakit nakittir.” sözü modernizmin zaman anlayışını ifade eder.

Bu durumda ise Engin Yıldırım’ın dediği gibi;

Zaman artık “ilahi” bir göstergeden, değerli, satın alınan, satılan, mübadele edilen, ödünç alınan, tasarruf edilen, boşa harcanmaması gereken dünyevi bir anlama dönüşüyordu.

Görüldüğü gibi Türkiye’nin modernleşme süreci için kullanılan tanımlamalardan biri olan “Cemaat toplumundan, cemiyet toplumuna geçiş”  zaman konusu üzerinden de kendini göstermekte.

 

Haftalığın PeP'te!

İlk 15'a giren her içerik ile 200 TL kazan!

En popüler yazar sen ol!

Okunma puanını artır, kazan!

Liderlik Tablosu'na göz at!

Bu haftanın en çok okunanları.

E-bültenimize abone ol!

Haftanın en popüler içerikleri, en çok kazananlar ve staj haberleri bültenimizde.

Gizlilik Sözleşmesi'nde belirtilen hüküm ve koşulları kabul ediyorum.