Maddison Bulvarı'nın Reklamcıları Arasında Yerinizi Alın: Mad Men

Çoğu eleştirmen tarafından en iyi dönem dizilerinden biri olarak nitelendirilen Mad Men’i bu kadar iyi bir dizi yapan ne? İçinizde reklamcı olma isteği uyandıracak bu diziyi yakından incelemek için bu yazıya!

Tür: Drama

IMDB: 8.7

Oyuncular: Jon Hamm, Elisabeth Moss, January Jones, Vincent Kartheiser, John Slattery

Yayın Yılları: 2007-2015

50’lerin sonunda, Madison Bulvarı’nın reklamcılık yöneticilerini tarif etmek için bir kavram türetildi. Bunu onlar türetti: MAD MEN. 60’lar Amerikası, reklamcılığın zirve yılları, değişim ve dönüşüm dönemi… Gerek iş hayatı gerekse toplumsal yaşamla ilgili gerçekleri tüm çıplaklığıyla gösteren ve Amerikan tarihinin panoramasını sunan en iyi TV drama yapımlarından biri. Yaratıcılığın bir reklamda en önemli unsur olduğunu defalarca gösteren yapım izleyenleri reklamcılığın büyülü dünyasına davet ederken mekân ve kostümlerle adeta bir görsel şölen yaratıyor.

Açılış cümlesiyle isminin kaynağını veren dizi, orta ölçekte bir reklam şirketi olan Sterling Cooper’da yaşananları anlatır. Mad Men 60’ların deha reklamcılarından olan William Bernbach’ın hayatı ve kariyerinden esinlenmiştir. Elinden düşürmediği sigarası ve üstünden çıkarmadığı şık takım elbiseleriyle karizmatik bir adam olarak resmedilen Donald Draper, bir kreatif direktör ve dizinin başkarakteridir. İkna yetenekleri gelişmiş, yaratıcılıkta sınır tanımayan ve kariyerinin en iyi noktasında olan Don Draper, geçmişi hakkında karısı Betty dahil kimsenin bir şey bilmediği narsist ve bencil bir adamdır. O dönemin Amerikasında yaşayan her erkeğin yakışıklı ve başarılı bir kopyasıdır Don Draper. Görünüşte ideal bir eş ve baba olmasına karşın karısını aldatır, çocuklarıyla duygusal bağ kurmayı başaramaz ve hayatındaki herkesi yüzüstü bırakarak defalarca ortadan kaybolur.

Dizinin ilk bölümüyle şirkette çalışmaya başlayan Peggy Olson, 1960’lardaki kadın hareketinin adeta simgesel lideri gibidir. Kadınlar arasında en yaygın mesleğin sekreterlik olduğu bir dönemde Peggy de kariyerine Don’un sekreteri olarak başlar ancak gösterdiği çaba ve yaratıcılıkla şirketin az sayıdaki kadın metin yazarlarının en başarılısı haline gelir. Bu karakterle birlikte kadınların hem iş hem de sosyal hayattaki yerlerinin gün geçtikçe nasıl değişime uğradığını ve kariyerinde başarılı olmak isteyen kadınların nelerden feragat etmek zorunda kaldığını görüyoruz.

Kadın karakterlerden bir diğeri de Don Draper’ın eşi Betty Draper’dır. Betty, o dönemdeki çoğu kadın gibi kendisini evine ve çocuklarına adamıştır. Eski bir manken olan ve Grace Kelly’e benzerliğiyle dikkat çeken karakter, hisleriyle baş etmekte oldukça zorlanmaktadır. Psikoloğa gitmenin özellikle kadınlar arasında moda olduğu bu dönemde Betty de bazı sorunları sebebiyle terapiye gider ve kendi iç dünyasındaki mücadelesine başlar.

Diziyi adeta bir komedi şovuna dönüştüren Roger Sterling karakteri ise şirket ortaklarından biridir. Şirketin potansiyel müşterilerini, zekâsının tüm kıvraklığıyla tespit ederek şirketine çekmeyi başarır. Hayatını anlık zevklerle sürdüren karakter, dizide en büyük içsel dönüşümü yaşamasına rağmen espritüel kişiliğinden hiçbir şey kaybetmemiştir.

Tüm bunların yanı sıra, dizi o kadar derin bir felsefi altyapıya sahip ki üzerine "Mad Men ve Felsefe" isimli bir kitap yazılmıştır. Yine Estée Lauder, Banana Republic gibi birçok marka bu diziden ilham alarak pek çok çalışma yapmıştır.

Mad Men herhangi bir aksiyon veya merak unsuruna sahip olmamasına ve çok ağır ilerlemesine rağmen kendini izlettirmeyi başarıyor. Bunun en büyük sebeplerinden birisi dizideki tüm karakterlerin derinlemesine seyirciye aktarılmasıdır. Yan karakterlerden çocuk karakterlere kadar bütün karakterlerin ruhsal dünyasını açıkça izleme imkânına sahibiz. Ayrıca mekânlar, kostüm ve makyajlar, kapanış şarkıları, diyaloglar ve yapılan kültürel atıflarla dizi hem görsel hem de entelektüel açıdan oldukça doyurucu. Dizi, üst üste üç kere almış olduğu Altın Küre ve Emmy ödüllerinin yanı sıra, pek çok diğer ödülle de başarısını kanıtlamıştır.

1960-1970 yılları arasında geçen dizinin hem yapımcısı hem de yazarı olan Matthew Weiner, bu dönemin bilinçli olarak seçildiğini; o yılların "beat kuşağından sonra, hippi kuşağından önce, yani tam bir geçiş dönemi" olduğunu söylemiştir. Gerçekten de dizinin sekiz senelik yayın hayatı boyunca Amerika’nın, aynı zamanda karakterlerin de, yaşadığı değişim ve dönüşümlerin hepsine şahit oluyoruz. 60’lar Amerikası sigaranın zararlarının halen tartışmalı olması sebebiyle hamile kadınlardan çocuklara herkesin sigara içtiği, siyahi ve Yahudi olanların ayrıştırıldığı ve bunun yasal olduğu, seksizmin her saniye görüldüğü ataerkil bir dünyadır. Bütün bunların, dizinin 1970 yılını işleyen son sezonunda, nasıl değiştiğini, Amerika’nın daha eşitlikçi ve özgürlükçü bir toplum olduğunu görüyoruz.

Mad Men aynı zamanda çok güçlü bir tarihi arka plana sahip. İşlediği on yıllık dönemin önemli tüm olaylarını gerçeğe en uygun şekilde seyirciye sunuyor. Kennedy-Nixon rekabetinden, Marilyn Monroe’nun ölümüne, Küba füze krizinden, Cassius Clay (Muhammed Ali)-Sonny Liston boks maçına, Kennedy ve Martin Luther King suikastlerinden, Ay’a ilk adıma dek Amerikan tarihinin en önemli anlarına ve bu olayların Amerikan toplumunu hangi değişimleri yapmaya zorladığına yakından tanık oluyoruz.

Mad Men seyirciyi oldukça tatmin eden; psikolojik, felsefi, tarihi açıdan seyirciye birçok şey kazandıran ve bunları gerçekçiliğinden ödün vermeden yapan kült bir yapım. Hayat gibi büyük çatışma unsurlarına sahip olmamasına rağmen önemsiz gibi görünen küçük detaylarıyla izleyiciyi bir an ağlatırken, diğer bir an kahkahalarla güldüren, gelmiş geçmiş en iyi dönem dizisi olan Mad Men’i mutlaka izleme listenizin ilk sırasına ekleyin.