"Her" Filminin Sosyolojik Analizi

Kültür ve Sanat - 23 Ağustos, 2021 - Okuma Süresi: 7 Dk.

23 Ağustos, 2021


Her, Spike Jonze'un yönetmenliğini ve senaristliğini yaptığı romantik, dram ve bilim kurgu türlerindeki 2013 yapım Amerikan filmidir. Bu yazımda filmi sosyolojik açıdan inceledim. Gelin, birlikte filme göz atalım!

Her (Aşk) Filminin Sosyolojik Analizi

Dijital iletişim teknolojileri ve sosyal medya son yıllarda hızla gelişmeye devam ederken aynı zamanda hem bireysel yaşamda hem de toplumsal yaşamda oldukça değişime neden olmaktadır. Sanal iletişim ortamları, sosyal medya platformları toplumsal yaşamımızın vazgeçilmez bir parçası haline gelmiştir. Toplumsal ve bireysel yaşamdaki değişim, dönüşümleri sosyologlar ve psikologlar inceler. Bu filmde hem sosyolojik hem psikolojik hem de felsefi unsurlara sıklıkla başvurulmuştur. Özellikle sosyoloji alanında Karl Marx'ın yabancılaşma ve Emile Durkheim'ın anomi kavramları filmde sıklıkla işlenmiştir. Karl Marx'ın kuramında maddesel üretim yoluyla yabancılaşmaya yönelik en klasik örneklerden biri, insanın makine tarafından köleleştirildiği düşüncesidir. İnsan o makineye bağımlı olur ve zamanla köleleşir. Film de tam olarak Theodore’un yalnızlıktan dolayı satın aldığı işletim sistemi Samantha'ya bağlanması, onunla duygusal yakınlık kurması ve zamanla köleleşmesi durumu vardır. Hatta sadece Theodore değil, diğer insanlar da sosyallikten uzaklaşıp kalabalıklar içinde yalnızlaşmaya başlamıştır. Aslında Durkheim'ın anomi kavramı da bu durumdan bahsetmektedir. Anomi bir yabancılaşma biçimidir ve bireyin bulunduğu kültüre ve toplumsal kurallara, normlara uyum sağlayamayıp kendi içinde bulunduğu kültüre yabancılaşmasıdır. Hatta Durkheim'e göre hızlı değişen toplumlarda anomik intiharlar sıklıkla görülür.

Her Film Analizi

Filmin çoğu sahnesinde bireyin topluma yabancılaşmasını görebilmekteyiz. Bu durumların hepsi bir sosyoloğun ve psikoloğun araştırabileceği olgulardır. Filmin yabancılaşma dışında en çok üstünde durduğu ve psikolojik olarak yansıtılan nokta kararsızlıktır. Theodore, oldukça kararsız biri ve ne istediğini kendisi de bilmemektedir. Etrafındaki kadınlardan ve oynadığı oyunda, sona bir türlü ulaşamamasından bu durumu anlayabiliriz. Ona çıkış noktasını Samantha göstermektedir. Aslında günümüz insanıyla bu noktada oldukça benzerlik kurar Theodor. Günümüz insanı da kararsız ve ne istediğini bilememektedir. Theodore sevdiği ve başarılı olduğu bir işte çalışan çoğu teknolojik imkana sahip biridir. Fakat tüm bu olanlara rağmen içinde dolduramadığı bir boşluk vardır. İlk eşiyle evliliğini yürütememesi Theodore'un içindeki boşluğu doldurmak için farklılık araması ve yaptıklarından bir türlü zevk alamaması onun depresyonda olduğunu göstermektedir. İçindeki bu boşluğu kendisi de bilmemektedir. Sanal cinsellikle doldurmayı dener fakat bu sadece boşluğu unutması içindir. Günümüzde de bireyler vaktinin çoğu kısmını sosyal medyada hiç tanımadığı insanlarla geçirmektedir ve bu durum onları asosyalliğe itmektedir. Gerçek hayattan kopmaya çalışan insanlar kendilerine yeni bir gerçeklik yarattığını düşünseler de aslında yalnızlıkla baş başa kalmaktadır. Filmde de günümüzün sanal ilişkileri yapay zeka ile değişmiştir ve yeni bir ilişki formu oluşmuştur. Aslında günümüzde de hayatın çoğu alanında insanlar mükemmelliği aramaktadır ve filmdeki bu yapay zeka Samantha yakın geleceğe ışık tutmaktadır.

Her Film Analizi

Samantha'nın sezgi yeteneği oldukça güçlüdür, insanların işlerini kolaylaştırır ve tıpkı bir insan gibi tecrübelerinden bir şeyler öğrenip gelişmektedir. Hatta filmin ilerleyen sahnelerinde Samantha gerçek bir bedene sahip olmanın nasıl bir his olduğunu merak edip sıklıkla Theodor'a sorular sormaktadır, insan gibi olmak ister. Fakat zamanla insan olmadığı için ölüp gidecek bir vücudu olmadığını fark eder ve sınırlı bir varlık olmadığını anlayıp bu duruma sevinir. Varoluşçuluk akımının sıklıkla görüldüğü filmde Samantha, "Hepimiz aynı maddeden yapıldık, hepimiz aynı yaştayız ve aynıyız." diyerek aslında özümüze dikkat çekmektedir. Samantha, aslında Theodor'un eski eşi ve yakın arkadaşıdır. Yani Samantha, Theodor'un yakın çevresindeki kadınlardır aslında. Filmde Theodor'un kadınlar üzerinden "anne yoksunluğunu" görmekteyiz. İşletim sistemi kendini kurarken Thedor'a annesiyle ilişkisini sorar ve Theodor bu soruya uzun yanıt vermek ister. Filmin başka yerlerinde de çıplak hamile kadına olan ilgisini görmekteyiz. Aynı zamanda yakın arkadaşının ona hem dişil hem de eril özelliklerinin olduğunu söylediğini görüyoruz. Bunların dışında en iyi anne oyununun oynanması ve işletim sisteminin kadın olarak seçilmesi annesi ile bağlantılarından dolayı olabilir.  Belki de tüm bu olaylar Theodor'un yaşadığı anne eksikliği yüzünden meydana gelmiştir ve kendine uygun bir eş aramasının sebebi de budur.  

Her Film Analizi

Filmin toplumsal yaşamına değinecek olursak, Theodore bireysel yaşamın hakim olduğu Los Angeles şehrinde yaşamaktadır. Tüm mekanlar gökdelen şeklinde ve her yerde AVM'ler görülmektedir.  Sokakta ellerinde telefonla yürüyen, birbirlerinden çok telefonla iletişim halinde olan, kalabalık gruplar halinde sürüklenen insanlar... Aslında tam olarak bu kareler günümüzü temsil etmektedir. Belki de gelecekte bunun daha da kötüleriyle karşılaşacağız. Özleyeceğimiz ağaçlar ve doğa belki de sadece bir asansörde resim olarak karşımıza çıkacak. Bu metropol yaşam biçimi; insanların kalabalıklaşmasını, uzaklaşmasını beraberinde getirmiştir.  

Her Film Analizi

Filmde, gelişmiş teknolojilere rağmen mektup geleneğinin devam etmesi ve bunu profesyonel kişilerin yapmış olması iletişim sorunlarına işaret etmektedir. Bu sorun bireylerin duygularını iyi ifade edilememesinden kaynaklanmaktadır. Bu durum da kişilerin duygularına nasıl yabancılaştığını gösterir. 

Filmde, insanın maddesel olarak veya maddesel olmadan var olması Theodore ve Samantha arasındaki ilişkiden belli olmaktadır. Sartre felsefesinde varoluşçuluk, mutsuz ve düş kırıklığıdır. Samantha ve Theodor'un deneyimlemek istediği şey de hayal kırıklığı ve mutsuzlukla sonlanmıştır. Theodore, Samantha hayatından çıktıktan sonra eski eşine duygularını hissettiği bir mektup yazar ve ona "Beni olduğum kişi yapan sensin." der. Eski eşi Catherine ile varoluşu arasındaki bağın farkına varmıştır ve bu aşktır. Varoluşçulukta, aşkı aramak insanın yaşamına anlam katmak olarak değerlendirilir. Filmin son sahnesinde Thodere ve yakın arkadaşı Amy'nin gökdelende oturup etrafı izlemesini görmekteyiz. Bu son sahnede, metropol hayatının teknolojinin değişim ve dönüşümü nedeniyle bireyin özünden uzaklaştığını ve kalabalıklar içindeki kayboluşunu bize yansıtmaktadır.  

Tüm bu filmden hareketle gelecekte böyle bir sanal gerçekliğin var olması ve bunun etik problemlere yol açabileceği düşüncesi beni en çok düşündüren konulardan oldu. Tramvay probleminde olduğu gibi sadece gerçek bir insanın düşünebileceği problemleri bir yapay zekanın gerçekleştirebilmesi ve düşünebilmesi mümkün müdür? Eğer mümkünse bunun bir sonu var mıdır ve tüm bu hızlı toplumsal değişmenin sonucunda Marx'ın ve Durkheim'ın dediği gibi insanın hem kendine hem de topluma yabancılaşması kaçınılmaz mıdır? 

Haftalığın PeP'te!

İlk 15'a giren her içerik ile 200 TL kazan!

En popüler yazar sen ol!

Okunma puanını artır, kazan!

Liderlik Tablosu'na göz at!

Bu haftanın en çok okunanları.

E-bültenimize abone ol!

Haftanın en popüler içerikleri, en çok kazananlar ve staj haberleri bültenimizde.

Gizlilik Sözleşmesi'nde belirtilen hüküm ve koşulları kabul ediyorum.