Hegemonya ve Sosyalist Strateji İncelemesi

Kültür ve Sanat - 22 Mart, 2021 - Okuma Süresi: 4 Dk.

22 Mart, 2021

Hegemonya ve Sosyalist Strateji İncelemesi

Ernesto Laclau ve Chantal Mouffe'un beraber çalışarak ürettikleri Hegemonya ve Sosyalist Strateji kitabını, okunması zorlu yanlarıyla herkes için inceledim...

“HEGEMONYA VE SOSYALİST STRATEJİ’’

Ernesto Laclau & Chantal Mouffe

    Hegemonya ve Sosyalist Strateji kitabında, Laclau ve Mouffe, Klasik Marksist teoriyi yeniden şekillendirerek Marksist teoriyi yeniden düşünmeye ve sorgulamaya çalışmışlardır. Laclau ve Mouffe’u, post- Marksist yapan olgunun esasen Klasik Marksizm’den koparttıkları ve bambaşka temellendirmek istedikleri işçi sınıfına bakışlarıdır. İşçi sınıfı, Klasik Marksizm’de devrimi gerçekleştirecek olan esas öznedir, adeta başroldür. Fakat Laclau ve Mouffe işçi sınıfının böyle tanımlanmaması gerektiğini, öznelerin tanımlarının sürekli değişip gelişebileceği için işçi sınıfının da belli bir kalıba indirgenemeyip, tanımlanamayacağını belirterek adeta diğer sınıflarla eşit konuma indirgerler. Bu eşit konum daha çok tanımsal olarak gerçekleşir. Laclau ve Mouffe bu tanımı değiştirip dönüştürmek ve belki de yerine yeni bir tanım koyma isteği gütmeden aslında Saussure ve dilbilimden etkilenirler. Buna göre, kavramların adeta soy kütüğünü incelerler ve bunu da hegemonya kavramıyla gösterirler. Burada soy kütük incelenmesi demişken daha çok Foucault’nun kullandığı jenealoji yönteminin izleri görülür. Tarihsel bir iz düşümünde kavramların anlamı hakkında düşünürken Bahatttin Akşit’in de dediği gibi adeta kavram arkeolojisi yaparlar.

    Klasik Marksizm’den ayrıldıklarını ve özgürlükçü radikal çoğulcu demokrasi hakkında yeni şeyler ürettiklerini ve vizyon genişliklerinin olduğunu savunsalar da, sanki yararlandıkları düşünürlerin izinde 21. yüzyıl için bir şeyler söyleyebilmek adına daha çok dilbilimini kullanmış gibilerdir. Bu anlamda hegemonya kavramını Gramsci’nin ekonomik perspektifle kurmuş olduğunu düşünürler ve kendileri Althusser’in üst yapı ve alt yapı kavramından etkilenerek, toplumsal olanın sembolik bir düzen olarak kurulduğundan ve bu sembolik düzenin işlediği alanın da söylem olduğundan bahseder. Buraya kadar eski kavramların yenilendiğini ve belki de tozlarının alındığını söyleyebiliriz. Laclau ve Mouffe esas Klasik Marksizm’den kopuşlarını işçi sınıfı söylemleri üzerinden gerçekleştirirler. Burada da dilbilimden yararlanırlar. Onlara göre, dil merkezsiz ve sürekli değişken olmakla birlikte sürekli değişkenlik gösteren bir şeyin de kesin bir kimliğe ait olduğu veya bir tanıma indirgenebileceği söylenemez. Bu nedenle de işçi sınıfı sadece işçi tanımıyla açıklanamadığı gibi bir işçinin işçi olmasının da onun gerçek kimliğini oluşturduğunu düşünmezler. Çünkü dil değişkendir ve kimlik asla bitmez sürekli devinim içindedir. Kelimeler birbirlerine eklemlenerek çoğalırlar ve bir işçinin neoliberalizmin hakim olduğu dünya sisteminde işçi olmak dışında bambaşka kimlikleri de vardır. Buna göre işçi, hem feminizm hareketinin bir parçası olabilir hem çevreci, ırkçılık karşıtı aktivist bir kimlik de edinebilir.Yeni toplumsal hareketlerin getirisidir bu ve her hareket de birbirlerine eklemlenerek insanda tek bir kimliğin varlığından söz etmemizi engeller. Bununla birlikte işçi sınıfı artık devrimin görevini üstlenen bir kesimden çıkartılır. Laclau ve Mouffe’un, Klasik Marksizm’den ayrıştıkları esas nokta sosyalizmin de demokrasinin işlemesi için bir basamak olduğunu düşünmeleri ve sosyalizmden öte çoğulcu radikal demokrasi savunucusu olmalarıdır.

    Laclau ve Mouffe, 1985’te yayınlayan bu kitapla birlikte dönemin neoliberalizm ateşlenmeleriyle çalkalanan dünyasına yeni bir şeyler söyleyebilmek istemiş fakat burada eleştiriden ziyade akıllarda kocaman bir soru bırakmışlardır. Peki devrimi işçi sınıfı gerçekleştirmeyecekse, yani işçi sınıfını devrimin esas öznesi haline getirmeyeceksek, sosyalizme geçişi kimler sağlayacak? Sosyalizme geçişten bahsetmeyeceksek, Marksizm’den geriye ne kalacak? Burada da yenidünya düzeninde başlayan sosyal hareketler devreye girecek olmalı ki bu sosyal hareketlenmeler doğrultusunda devrimin gerçekleşeceği düşünülür. Fakat Laclau ve Mouffe her ne kadar kendilerini post- Marksist olarak niteleme ihtiyacı duysa da, sosyalizme geçişin de radikal bir demokrasi yolu olduğunu gösterirler. Demokrasi yolunun derinleştirildiği ve özgürlükçü, çoğulcu bir dünyanın hayalini kuran iki isim izlenimini kendileri için verirler.

Haftalığın PeP'te!

İlk 15'a giren her içerik ile 200 TL kazan!

En popüler yazar sen ol!

Okunma puanını artır, kazan!

Liderlik Tablosu'na göz at!

Bu haftanın en çok okunanları.

E-bültenimize abone ol!

Haftanın en popüler içerikleri, en çok kazananlar ve staj haberleri bültenimizde.

Gizlilik Sözleşmesi'nde belirtilen hüküm ve koşulları kabul ediyorum.