Yeşil Teknoloji Çağı: Güneş Enerjisi ve Yeşil Bahçe Projesi -TeknoCase

Günümüzde karşılaştığımız doğal felaketler, sonucu her ne olursa olsun bizi tek bir soruya iter. Nasıl önlem almalıyız? Bu sorunun sorulması geç de olsa fark etmemiz, yolun sonunu görmekten daha iyidir. Peki yolun sonunu görmemek için ne yapmalıyız?

   Bilindiği üzere, bir canlının oluşmasındaki en önemli faktör; o bölgenin habitatına, iklim koşullarına adapte bir ortamın varlığıyla mümkündür. Nitekim bunu çevremizde, içtiğimiz suda, yediğimiz yemeklerde görebiliriz. Çünkü insanlar, hayvanlar ve bitkiler; o bölgenin iklimine, yaşadığımız gezegenin konumuna bağlı yaşamlarını sürdürürler. Bunlara en genel anlamıyla "Doğa" diyebiliriz. Doğa, gezegenin kuzeyinde de olsa güneyinde de olsa 1 tanedir ama kendi içerisinde birçok zenginlik de barındırır. Bu yüzden kuzeyin neden bu kadar soğuk, ekvatorun niye bu kadar sıcak olduğu, yine doğanın kendi içinde barındırdığı öz ile alakalıdır.

   Akıllı varlık olarak insanlar, varolduklarından beri bencil ve aktif tüketici bir yapıya sahiptirler. Dolayısıyla bu yapıları onları doğaya karşı bir tavır almaya zorlamış, zaman içerisinde edindikleri bilgileri kullanarak etkili teknolojiler yaratmayı başarmışlardır. Başlarda bu teknolojiyi hayatta kalmak için kullansalar da, ilerleyen asırlarda bir araya gelerek hem korunma ihtiyacını hem de ulus olma yolundaki adımlarını atmışlardır. Bunları yaparken de bilgiyi kullanarak doğaya üstün gelmeyi bir amaç edinmişlerdir.

   Peki insanlar doğa için ne zaman bir tehdit haline geldi? Bunu soracak olursak, bu sorunun net bir cevabı yoktur ama kabul gören tek bir şey vardır, o da 1789 Sanayi Devrimi'dir. Tabii ki sanayi devriminden önce, hatta ateşin bulunmasına kadar bu konuyu esnetebiliriz. Ama en genel yargı, Sanayi Devrimidir. Bu dönemde insanlar doğaya bağlılığı en aza indirerek, makineler aracılığıyla birçok alanda hem gelişme göstermiş, hem de sistematik olarak doğanın kirletilmesi ve kaynakların tüketilmesi aşamasında büyük bir rol oynamıştır. Peki bu durumun günümüze bıraktığı miras nedir? teknoloji mi? refah mı? yoksa kirletilmiş bir doğa mı?

   Günümüze baktığımızda ne görüyoruz? Orman yangınları, seller, hava kirliliği, ölen balıklar, içi plastik dolu deniz canlıları... Peki bunları yapan doğanın kendi dengesi mi? Yoksa insanların bilgiyi etkin ve yararlı kullanamaması mı? Tabii ki bu durum insanların bilgiyi bencilce ve etkin kullanamamasından kaynaklıdır. İnsanoğlu doğaya ne kadar zarar verdiğini umursamadan hala tüketmeye devam etmektedir. Bu duruma bilimsel olarak örnek verecek olursak: uluslararası alanda dünyanın en önemli afet veri tabanlarından birine sahip olan Afetlerin Epidemiyolojisi Araştırma Merkezi (CRED)'in acil durumlar veri tabanlarında, 2000-2019 arasında dünya çapında toplam 7348 doğal afet olayı gerçekleşmiş ve 4 milyardan fazla insan bu durumdan etkilenmiştir. Bu 20 yıllık raporda kayıtlara geçen afetlerin 6681'i iklim kaynaklı olduğu ispatlanmıştır.Bu rakamlarda gösteriyor ki maalesef insanoğlu hala bencilce ve doğaya karşı negatif tavır içinde sürüklenip gidiyor. Biz insanlar bu duruma "yapılacak birşey yok, olan oldu" demek yerine neden "olan oldu ama yapılacak birşey var" diyemiyoruz? Eğer akıllı varlık olan biz insanlar, bu durumla alakalı bilinçlendirirsek, başta biz olmak üzere bizden sonraki nesillere doğayı sevdirirsek, ona göre yatırım yaparsak neden doğayı düzeltemeyelim ki? Peki ne gibi yöntemlerle bunu başarabiliriz?

1) GÜNEŞ ENERJİSİ

   Güneş enerjisi, bilinen en etkili yenilenebilir enerji kaynaklarındandır. Bugün Türkiye'de çoğu yerde, hatta köylerde bile güneş enerjisi panelleri görmek çok sık rastlanan durumlardan biridir. Peki bitmek bilmeyen bu enerjiyi nasıl kullanabiliriz?

   Güneş ışınları içinde bulunan enerjiyi elektirk enerjisine ve ısı enerjisine dönüştürebiliriz. Bu yüzden bunun için kullanılan özel bir kollektöre (basit bir ifadeyle dağıtım elemanı) ihtiyaç vardır. Güneş kollektörleri 2 çeşide ayrılır. Bunlar: Güneş Pilleri ve Güneş Termal Kollektörleri'dir. Bu enerjiyi daha etkin hale getirmek için ise bilim insanları aynalar ve parabolik çanaklar kullanırlar. Bu yöntemle birlikte hem elektirikten, zamandan ve paradan tasarruf ederiz hem de 0 atık standartlarını yakalamış oluruz. Bu kullanılacak en mantıklı yöntemlerden biridir. Bilindiği üzere elektronik her alet elektirikle çalıştığı için, bedavadan 1 taşla yüzlerce kuş vurmuş oluruz.

   Bilindiği üzere hava kirliliği, Çin ve gelişmiş diğer ülkelerde olduğu gibi hayatı felce uğratıyor. Hem insan sağlığına zarar verir hem de doğal afetlerin oluşmasının 1 numaralı nedenidir. Haliyle bu ciddi sorunu aşmak, acil önem arz etmektedir. Peki bu durumu nasıl aşabiliriz?

   Fabrikalara çevre dostu bir politika önererek veya gerektiğinde zor kullanarak, dengeli nüfus artışı politikası uygulayarak, ya da en önemlisi gerekli yerleri ağaçlandırarak çözebiliriz. Ne gariptir ki insanoğlu, bencil olmasına karşın yine de doğaya ihtiyaç duyuyor. Yani aslında doğanın kendi zehri, yine kendi panzehridir. Sonuç olarak insanda doğanın bir parçasıdır ve belli oranda birbirlerinden ayrılması felaketlere yol açar. Yeşil bahçe konusunda önerilebilecek en güzel örnek; özellikle şehir hayatındaki yeşil bahçe örnekleridir. Plazalar olsun, diğer yüksek binalar olsun artık hızla yeşil bahçe konseptine dönüş yapmışlardır. Dönüş yapmışlardır çünkü bu proje, sanılanın aksine yakın yüzyılların değil, çok eski zamanlarda uygulanmış bir projedir. Tarih bilgilerinden hatırlanacağı üzere, dünyanın 7 harikasından biri olan Babil' in Asma Bahçeleri, yeşil bahçelerin tarihte bilinen ilk örneğidir. Efsaneye göre Babil'in kralı, eşi için yüksek katlı sarayın her çatı, balkon ve teraslarını koskocaman bir bahçeye dönüştürmüştür. Böylelikle doğa dostu, refah bir yaşam sürmüştür.