Nüfus Artışı Ve Sebep Olduğu Çevre Sorunları

Yaşam Tarzı - 00 Aralık, 0000 - Okuma Süresi: 10 Dk.

00 Aralık, 0000

Nüfus Artışı Ve Sebep Olduğu Çevre Sorunları

Dünyanın en önemli sorunlarından biri olan nüfusun artması, gelişmekte olan ülkelerde kaynakların yetmemesine, kalkınma hızlarının yavaşlamasına, ekonomik ve sosyal sorunların artmasına neden olmaktadır. Hatta dünya kaynaklarının yetmeyeceği endişesi bu konularda çeşitli çözüm fikirleri üretmeye zorunlu kılmıştır. Hadi gelin nüfus artışının doğurduğu çevre kirliliklerine birlikte göz atalım.

Geçmişten, günümüzün modern toplumlarına gelene kadar nüfus ve onun giderek artan miktarı, dünyanın en önemli sorunlarından biri olmuştur. Hatta dönem dönem artan nüfusa karşılık dünya kaynaklarının yetmeyeceği endişesi bu konularda çeşitli çözüm fikirleri üretmeye zorunlu kılmıştır. Daha sonraki dönemlerde insanın meydana getirdiği teknolojik gelişmeler sayesinde hem insanın ortalama ömrü uzamış, hem de nüfus artışı hızlanmıştır.

Ancak bu gelişme dünyanın demografik, ekonomik, sosyal ve çevre yapısında önemli değişmelere ve sorunlara yol açmaktadır.

Nüfusun artması, gelişmekte olan ülkelerde kaynakların yetmemesine, kalkınma hızlarının yavaşlamasına, ekonomik ve sosyal sorunların artmasına neden olmaktadır.

İnsanoğlu ise yaşamını devam ettirebilmek için toplum içinde yaşamaya ihtiyaç duymuştur. Toplumsal yaşam, sadece kişisel hayata elverişli olmakla kalmaz, aynı zamanda hayatı zorlaştıran yönleri de içerir. Toplumsal yaşam; giderek sayıları artan ve buna bağlı olarak sürekli artan gereksinimleri olan insanoğlunun, daha ileri teknolojileri üretmelerine, daha önce tarımsal üretim alanı olan bölgeleri yerleşim alanı olarak kullanmalarına, sınırlı kaynakları tüketmelerine, yaşadıkları ortamları çoğu zaman onarılmaz biçimde kirletmelerine ve doğal kaynakları yok etmelerine neden olmaktadır.

 “Çevre bilimciler (ekologlar), çevre kirliğini üç şekilde ele almaktadırlar:

1. Sanayileşmenin neden olduğu kirlenme,

2. Aşırı yapılaşmanın neden olduğu kirlenme,

3. Ulaşım araçlarındaki artışın neden olduğu kirlenme.” (kozak, metin)

Gelişmekte olan ülkelerin en başlıca sorunlarından birisi aşırı ve plansız yapılaşmadır. Ülkemizdeki nüfus artış oranının diğer ülkelere kıyasla oldukça yüksek olması konut, eğitim vb. altyapı hizmetlerine olan ihtiyacı arttırmaktadır. Diğer yandan köyden kente göçün büyük kentlerdeki konut açığını arttırmış ve çarpık yapılaşma kaçınılmaz hale gelmiştir. Bu nedenle kent merkezlerinde yaşayan bireylere eğitim, su, kanalizasyon, yol, haberleşme gibi altyapı hizmetlerinin götürülmesi mümkün olmamıştır. Diğer yandan, büyük şehirlerdeki hızlı nüfus artışı biyolojik zenginliklerin yok olmasına, tüketim miktarının artmasına ve dolaylı olarak da çöp miktarının önlenemeyen artışlarına yol açmıştır.

Ayrıca, yeterli miktarda arıtma tesisi kurulamadığı için atık sular ve çöpler denizlere ve göllere bırakılmaya başlanmıştır. Bütün bunlar bir bölgenin sahip olduğu sosyal, ekolojik ve fiziksel taşıma kapasitesinin üzerine çıkılması durumunda ortaya çıkan olumsuz sonuçları açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Misal ulaşım büsbütün kilitlenecek, gecekondular 5-6 katlı apartmanlar haline gelecek, devlet otoritesi büsbütün yok olacak, sular akmayacak, çöpler toplanmayacak, hava ve çevre kirliliği korkunç boyutlara ulaşacaktır. Yani bir anlamda yaşanamaz şehirlerle baş başa kalacağız.

Aynı zamanda ulaşım araçlarındaki artış, yeni yolların ve otoparkların yapılmasını zorunlu hale getirdiğinden doğal çevreyi değiştirmek öngörülemez hale gelmiştir. Ve artan ulaşım araçları sonucunda bu araçlardan çıkan zehirli gaz miktarında da artış görülmektedir.

Kısaca insanlığın elindeki üretim, yöntem ve mekanizmaları karşısında doğa kendini koruyamaz ve geri döndürülemez hale gelmiştir.

İnsanoğlunun sebep olduğu en başlıca çevre sorunları; atık, hava, gürültü, su, toprak, görüntü ve kültürel çevre gibi alt başlıklar halinde incelenebilir.

Atıklar çeşitli şekillerde karşımıza çıkmakla birlikte bu çevre kirleticilere örnek olarak birçok normal karşıladığımız yaşam fonksiyonlarımızı örnek gösterebiliriz. Bazen evden çıkan bir çöp poşeti, sokakta içtiğimiz plastik şişe içecekleri, yediğimiz meyve atıkları, en basitinden sahilde arkadaşlarla sohbet eşliğinde yediğimiz çekirdeklerin kabukları gibi basit gördüğümüz çoğu şey aslında atık olmakla birlikte çevreye zarar vermektedir.

 “Atıklar genel olarak; katı atıklar, sıvı ve gaz atıklar, ambalaj atıkları, şeklinde sınıflandırılabilir.” (A. Anıl Gündüzalp, Seval Güven)

Katı atıklar, insanların ürettikten sonra atmak istediği ve çevre korunmasının düzenli bir şekilde sağlanması için atılması gerekilen, gaz atıklar, egzoz gazları, nükleer santrallerden, sanayi tesislerinden, taşıtlardan, yangınlardan ve fosil yakıt kullanımından kaynaklanan atıklar ve Atık yağlar, kimyasal sıvılar, fabrika atık sıvıları, kanalizasyon suları, gibi atıklar sıvı atık olarak değerlendirilmektedir. Ambalaj atıkları ise ürünlerin kullanımından sonra ortaya çıkan ve geri dönüştürülmesi gereken malzemedir.

Su kirliliğine gelirsek eritme, taşıma, bırakma ve akma özelliğinden dolayı en kolay kirlenen madde sudur. En temiz görünen kaynak suyunun bile vahşi hayvanların dışkı ve idrarı ile kirlenmesi mümkündür. Çevresinde koruma alanı olmayan bir kaynak suyu bile kolayca kirlenebilir.

Su kirliliği evsel ve endüstriyel olarak iki grupta toplanabilir. Evsel atık, biz ev halkının ve suyu üretimde kullanmayan tüm iş yerlerinin ürettiği atık sudur. Örneğin fazla fazla kullanılan deterjanlar, sabunlar, agresif temizlik malzemeleri, yanmış yağlar, kontrolsüz atık deşarjları gibi etkenler evsel atığın temelini oluşturur. Ancak, evsel atık olarak nitelendirilen atıkların da su kirliliğinde rolü büyüktür. Kirlenen sular kötü kokuya ve görüntüye neden olmaktadır. Örnek olarak kanalizasyonlardan yükselen kokular verilebilir. Hatta koku ve görüntüden önemlisi su altında yaşayan canlıların ölmesi hatta nesillerinin tükenmesidir. Ve bu ölü canlıları yiyen balıklarsa besin zincirinin bir parçası ve o zincirin en başında da biz insanlar yer alıyoruz.

Hava kirliliği ise su kirliliğinden sonra ikinci sırada yer almakta olup, aşırı kullanılan fosil yakıtlar nedeniyle gelişen dünyanın en büyük problemlerinden biridir. Nüfus arttıkça kullanılan ulaşım araçlarının artmasıyla birlikte egzoz gazları ve trafikten kaynaklanan hava kirliliği, evlerde yada araçlarda kullanılan kalitesiz yakıt, doğaya zararlı kozmetik kullanımı, sanayi tesislerinin yanlış konumlanması örnek olarak verilebilmektedir.

Hava kirliliğinin insan sağlığı üzerindeki etkileri ise atmosferde zararlı maddelerin solunması sonucu ortaya çıkmaktadır. Eğer bireyde solunum sistemi rahatsızlığı varsa etkenlerin limit değerli dolaysıyla daha düşük olmakta veya diğer bir değişle sağlık problemleri sağlıklı bir bireye göre daha erken yaşta ortaya çıkabilmektedir.

Artan nüfusa karşılık yaşamımızın vazgeçilmez unsuru olan gıda ihtiyaçlarımızı karşılamak adına tarım ürünleri yetiştirmekteyiz ve toprağı işleyebilmek için bir birtakım alet ve ekipmanlar ile karıştırıyor, suluyor ve gübreliyoruz. Bunun sonucunda toprakta biriken; toprağa bulaşan birtakım inorganik ve organik kirleticilerden dolayı geri dönüşümü çok mümkün olmayan, biz insanoğluna özgü, gereksinimlerden dolayı toprak kaynaklarımız kirlenmekte ve tükenebilmektedir.

“Toprak kirliliği, genel bir tanımla, insan etkinlikleri sonucunda, toprağın fiziksel, kimyasal, biyolojik ve jeolojik yapısının bozulmasıdır. Toprak kirliliği, yanlış tarım tekniklerinin uygulanması, yanlış ve fazla gübre ile tarımsal mücadele ilaçlarının kullanımı, atık ve artıkları, zehirli ve tehlikeli maddelerin toprakta birikmesi sonucunda ortaya çıkmaktadır.” (Ayten KARACA, OCAK 2012)

Tüm canlı yaşamında risk oluşturabilen ağır metallerin bitkilere geçen miktarları ve bitkiler tarafından alınan formları önemlidir.

“Örneğin; kurşun ve civa merkezi sinir sitemine, Ne ve Ni ciğerlere, Cd böbreklere etki etmektedir.” (Emine Erman KARA, 2018)

Bu atık, su, hava ve toprak kirliliği sonucunda oluşan tüm etkenler görsel kirlilik meydana getirmektedir. Bunun yanında çarpık kentleşme, yeşil alan yokluğu, dış cephe kaplama ve renklerinden kaynaklanan kirlikler, dış cephesi sıvanmamış binalar da görüntü kirliliğine örnek olarak sayılabilir. Ayrıca düzensiz yaya alanları, enkazlar, aydınlatma kirliliği, düzensiz ilan ve tabelalar, afişler, uydu antenleri, katı atık kaynaklı kirlilik, hava kirliliği, düzensiz araç parkı, düzensiz pazar alanları, inşaat ve restorasyon alanlarından kaynaklanan kirlilik, Grafitti diğer görsel kirlilik kaynakları arasında yer almaktadır.

“Görsel kirliliğin yol açtığı sorunlar çok çeşitli olsa da genel olarak sağlık sorunları ve doğal çevrenin bozulması başlıkları altında incelenebilir.” (Doç. Dr. Kemal YAMAN, 2020)

İnsanoğlunda olumsuz fizyolojik ve psikolojik etkiler yaratan bir başka sorunsa gelişen teknolojilerin üretimi, kullanım ve diğer etkinlikleri sırasında meydana gelen gürültü kirliliğidir.

“Sesin insan kulağına göre şiddetini belirten, gürültü ölçmede yaygın olarak kullanılan ölçü desibeldir. Uluslararası Standart Örgütü’nün (ISO) normal saydığı gürültü düzeyi 58 desibel (dB)dir. İnsan sağlığına 90 dB’in üzerindeki gürültülerin zararlı olduğu, 140 dB’i aşan gürültülerin ise ciddi beyin tahribatına neden olduğu belirtilmektedir. Gürültünün canlıların ruh sağlığı üzerinde de olumsuz etkileri olduğu saptanmıştır.” (TÜRKÜM, Yrd.Doç.Dr. A. Sibel)

Gürültünün insan sağlığı üzerindeki karakter değişikliğine, hastaların iyileşme sürelerini uzattığı ve çeşitli kalp- damar hastalıklarına neden olduğu bilinmektedir.

Gürültü kirliliği diğer kirliklerden farklı olmakla herhangi bir kalıntısı yoktur. Gürültü kirliliğinin etkileri daha çok yavaşça ve sinsice meydana gelir. Ancak insan üzerinde bıraktığı etkin kalıcıdır ya da kurtulması zordur.

Haftalığın PeP'te!

İlk 15'a giren her içerik ile 200 TL kazan!

En popüler yazar sen ol!

Okunma puanını artır, kazan!

Liderlik Tablosu'na göz at!

Bu haftanın en çok okunanları.

E-bültenimize abone ol!

Haftanın en popüler içerikleri, en çok kazananlar ve staj haberleri bültenimizde.

Gizlilik Sözleşmesi'nde belirtilen hüküm ve koşulları kabul ediyorum.