Meriç Nehrinden Gelen Yalnızlık: Cemil Meriç

Kültür ve Sanat - 28 Ocak, 2021 - Okuma Süresi: 6 Dk.

28 Ocak, 2021

Meriç Nehrinden Gelen Yalnızlık: Cemil Meriç

“Ben bir taşralı tecessüsüyle sürüklendiğim o gürültülü dünyadan, kitapların asude inzivasına iltica ettim. Kitap bir limandı benim için. Kitaplarda yaşadım ve kitaptaki insanları sokaktakilerden daha çok sevdim. Kitap benim has bahçemdi. Hayat yolculuğumun sınır taşları kitaplardı.” (Meriç, 2017: 39)

Kimdir?

Tam adı Hüseyin Cemil Meriç Türk yazar, çevirmen ve düşünür. İstanbul Üniversitesi'nde Fransızca okutmanı olarak görev yapmıştır. Başta dil, tarih, edebiyat, felsefe ve sosyoloji olmak üzere sosyal bilimlerin birçok alanında araştırma yapmış ve yazılar kaleme almış kendisini düşünce dünyasına adamış bir şahsiyettir.

Yalnızlık Serüveni

Cemil Meriç'in yolcuğu daha anne karnındayken başlamıştır. Ailesi, Meriç Nehri'nin yakınında kurulmuş olan Yunanistan'ın Dimetoka adlı ilçesinden dönemin başkenti Edirne'ye göç etmiştir. Göçün sebebi Osmanlı Devleti’nin son dönemleri nedeniyle yaşanılan savaşlar, isyanlar ve istilalardan kurtulmak ve uzaklaşmaktır. Edirne'den Tırnova'ya sonrasında İstanbul'a ve ardında da Reyhaniye'ye bir göç zincirinde hareket edip durmuşlardır. Bu uzun göç hayatı Cemil Meriç'in kişiliği üzerinde oldukça etkili olmuştur. 

Son durak olan Hatay'ın Reyhaniye ilçesinde, Meriç 12 Aralık 1916 tarihinde dünyaya gelmiştir. Bu dönemde Hatay'a yakından bakılacak olursa, etnik ve kültürel bakımdan çok çeşitli bir il olduğunu söylemek mümkündür. Yine bu dönemde bilinmesi gereken diğer husus Hatay'ın Fransız himayesi altında olmasıdır. Meriç, Reyhanlı'da çocukluğunu kozmopolit bir toplum yapısı içerisinde geçirdiğinden burada maruz kaldığı toplumsal dışlanmayı hayatı boyunca unutamamış ve bu tüm hayatına yansımıştır.

Meriç, Reyhaniye sokaklarındaki akranlarına pek benzememektedir. Giyimiyle, kuşamıyla, gözlüğüyle ve düzgün Türkçesi ile hemen fark edilmektedir. Onun bu farklılığı yaşıtları tarafından hor görülmesine, dışlanmasına, hatta fiziksel şiddete maruz kalmasına neden olmuştur. Yaşadığı bu dışlanma durumu onu kitapların dünyasına sürüklemiş ve huzuru kitaplarda bulmuştur. Kitaplar adeta Meriç'in sığınağı haline gelmiştir. Kendisi için şöyle demektedir:

Yabancıydı. Oynamadı, çocuk olmadı, içine ve kitaplara kapandı. (Meriç, 2017: 37)

İçindeki göçmenlik hissi, kendisini belirli bir yere ait hissedemiyor olması, yaşadığı yabancılık duygusu, yaşanan göçlerin izlerini taşımaktadır.

Meriç Nehrinden Gelen Yalnızlık: Cemil Meriç

Daha dört yaşındayken okumayı öğrenmiş ve ilkokulu bitirdikten sonra Antakya Sultanisine başlamıştır. Sultanide derslerin birkaçı hariç hepsi Fransızca okutulduğu için bu durum Meriç'in Fransız edebiyatını yakından tanımasına vesile olmuştur. Kendisi bir Balzac hayranıdır. Victor Hugo, Montaigne Meriç'in düşünce hayatında önemli bir yere sahiptir. Kendisi Doğu - Batı sorunu üzerine çokça yazı kaleme almış ve Türk aydının yanlış batılılaşmasını eleştirmiştir. Yazılarında doğu ve batıyı sentezlemiştir. Hatta Meriç Balzac tanınmadan, 19.yy Fransa'sının da anlaşılamayacağını ileri sürer.

1933 yılında ilk yazısını yayımlar: "Geç Kalmış Bir Muhasebe" bu bir gazete yazısıdır. Bu yazının ardından Hataylı Türklerin Fransız mandasına direnmesi gerektiğini savunan bir yazı daha yazar ve Türkçü bir politika güder. Meriç'in bu yazıları Fransız istihbarat örgütünün gözünden kaçmamıştır. Fransız karşıtlığı gerekçesiyle adı damgalanmıştır. Bu nedenle genç yaşta okulu bırakması gerekmiştir.

1936 yılında İstanbul'a giden Meriç, Nazım Hikmet ve Kerim Sadi ile tanışır. Bu dönemde Marksist düşünce ile tanımıştır. Karl Marx'ın Kapital'ini okumuştur. Nazım Hikmeti okumuştur fakat hiçbir zaman Meriç bir düşünceye bağlı kalmamış her zaman arayış içerisinde olmuştur. İstanbul'a gelmiş olan Meriç burada tutunamaz ve mecburen memleketine döner. İskenderun Tercüme odasında görev yapar ama uzun sürmez. Sonrasında Nahiye Müdürlüğünde görevlendirilirse de bu görevi de uzun sürmeyecektir. Meriç, 1939 yılına kadar şu şekilde kısa kısa görevlerde bulunmuştur. 1939 yılının Nisan ayında polisler tarafından alınan Meriç'in üç yüz kadar kitabına el konulmuştur. Gerekçe olarak, Hatay hükümetini devirmeye çalışmak ve komünizm propagandası yapmak suçlamalarıyla idam ile yargılanır. Yargılandığı iki aylık süreç sonunda beraat eden Meriç' in mahkemedeki ifadesi oldukça dikkat çekicidir. "Ben bir Marksist'im!" 

“Mahkemede Marksist olduğumu haykırdığım zaman tek bir işçinin elini sıkmış değildim. Sadece namuslu olmak istiyordum. Korktuğu için sustu dedirtmemek... Bir sığınaktı Marksizm, bir kaçıştı, bir yaşama gerekçesiydi. Belki de inanıyordum Marksizm’e… Eziliyordum ve ezilenlerin yanındaydım.“ (Meriç, 2017: 36)

Beraat ettikten sonra Elazığ'da öğretmen olan Fevziye Menteşeoğlu ile tanışır ve 1942'de evlenirler. 1946' da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde Fransızca okutmanı olarak görevine başlar.

Son Serüveni

Meriç otuz sekiş yaşına geldiğinde hayata on iki buçuk derece miyopinin ağırlaştırdığı merceklerin arkasından bakar. Artık bir büyüteç yardımıyla eğilebiliyordu kitaplarının üzerine. Büyüteç yetmeyince de sandalyeyi masanın üstüne koyuyor ve böylece tavandaki ampule daha yakın olma imkanı buluyordu. Meriç, bir gün İstanbul'da bir aile ziyaretinden ayrılırken merdiven boşluğundaki lambanın da bozuk olması nedeniyle önünü göremez ve kendisini boşlukta bulur. Dışarıya çıktığında bir tuhaflık olduğunu anlaması çok uzun sürmez. Son umutla eşine "Fevziye elektrikler mi kesik, hiçbir şey göremiyorum" diye seslenir. Meriç, o saatten itibaren görme yetisini kaybetmiş bir düşünce adamıdır.

Meriç eserlerinin tamamını görme yetisini kaybettikten sonra çocukları ve öğrencileri yardımıyla kaleme almış ve yayınlatmıştır. Hayatta ikinci kez yalnız kalmış ve bunu da yine kitaplarıyla aşmıştır. Meriç kendini şöyle anlatır: 

 “Ya Reyhaniye kahvelerinde ömür çürüten, vaktiyle lisede okuyan ve çalışan fakat istidadı olmadığı için vazgeçen, basit, adi bir genç… Veya gözlerini, hayatını hakikat uğruna feda ederek nesl-i ati destanlarına bir zafer ve fedakârlık numunesi olacak hakiki bir insan…” (Meriç, 2017: 36)

Meriç Nehrinden Gelen Yalnızlık: Cemil Meriç

Eserleri 

  • Hint Edebiyatı, Saint Simon İlk Sosyolog, İlk Sosyalist, Bu Ülke, Umrandan Uygarlığa, Bir Dünyanın Eşiğinde, Işık Doğudan Gelir, Kültürden İrfana, Mağaradakiler, Jurnal, Kırk Ambar, Bir Facianın Hikayesi, Sosyoloji Notları ve Konferanslar.

Tekrar kelimelerde buluşmak dileğiyle, sağlıkla kalın!

Haftalığın PeP'te!

İlk 15'a giren her içerik ile 200 TL kazan!

En popüler yazar sen ol!

Okunma puanını artır, kazan!

Liderlik Tablosu'na göz at!

Bu haftanın en çok okunanları.

E-bültenimize abone ol!

Haftanın en popüler içerikleri, en çok kazananlar ve staj haberleri bültenimizde.

Gizlilik Sözleşmesi'nde belirtilen hüküm ve koşulları kabul ediyorum.