Teşkilat-ı Mahsusa'nın İlk Başkanı: Süleyman Askeri Bey

Bu yazımda sizler için Teşkilat-ı Mahsusa'nın ilk başkanı, gayrinizami harbin öncüsü ve Batı Trakya Türk Cumhuriyeti'nin kurucusu Süleyman Askeri Bey'i ele alacağım. Detaylar için tıklayın!

Süleyman Askeri Bey, asker bir ailenin çocuğu olarak doğmuştur. Bu durumun ona kattığı heves ile beraber askeri okullara kayıt olmuş ve parlak bir okul hayatı geçirmiştir. Daha sonra dönemin koşulları gereğince, 2. Abdülhamid'in karşısında bulunan kadrolara katılmış yani İttihat ve Terakki örgütüne üye olmuştur. Bu örgütte önemli işlere imza atan Askeri Bey, özellikle Şemsi Paşa suikasti sonrası adını duyurmuştur. İtalyanların Trablusgarp'a çıkartma yapmaları ile Askeri Bey de Enver Bey, Mustafa Kemal Bey, Eşref Bey gibi isimlerle kendisini harbin ortasına atar. Trablusgarp'taki kötü gidişata müdahale etmek isteyen bu askeri grup "gayrinizami harp" adını verdikleri bir savaş taktiği ile düşmanla savaşmaya başlar. Askeri Bey de gayrinizami harbin taktikleri ve uygulanmasını en iyi bilen kişilerden bir tanesidir. Hatta gayrinizami harbin öncüsü olarak nitelendirilebilir. Bu süreçte, Uşi Antlaşması’na kadar gayrinizami harp sayesinde Türk ordusu çeşitli başarılar elde eder. Ancak antlaşma öncesinde önce yavaş yavaş tahliye edilen ordular, antlaşma sonrasında tamamen tahliye edilir ve askerler İstanbul'a çağrılır. İstanbul'a gelen Askeri Bey, burada İttihatçı ekip ile beraber darbe gerçekleştirir ve yönetimi eline alan paşaların yanında kendisine alan bulur. Darbenin gerçekleşme amacı olan Edirne'nin işgalinin önlenmesi için Askeri Bey görevlendirilir. Trablusgarp'ta uyguladığı gayrinizami harp tekniklerini burada da uygulayan Askeri Bey, Edirne'yi Bulgarların elinden alır ve içerilere doğru ilerler.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Askeri marşı, bayrağı, bağımsız bütçesi olan "Batı Trakya Türk Cumhuriyeti" adında bir devlet kurar ve Bulgarlar ile iletişimini güçlendirir. Askeri Bey'in yaratmış olduğu bu ılımlı ortam sayesinde 1. Dünya Savaşı'nda Bulgarlar, Osmanlı'ya karşı olumlu görüşler besler. Hatta Sofya Ateşemiliteri olarak Mustafa Kemal Bey atanır. Askeri Bey ise Irak cephesine gönderilir. Bu göreve getirilmeden önce kendisine bağlı birtakım gruplar ve askerler ile kendine özgü harp taktiklerine sahip bir teşkilat kurar ve bu gruba "Teşkilat-ı Mahsusa" adı verilir. Ancak bu teşkilat bir istihbarat örgütünden ziyade kendine has özellikleri olan askeri bir gruptur. Bu grup yurt içi ve yurt dışında çeşitli görevler gerçekleştirir.

Irak'taki Kürt ve Arap aşiretler arasında otorite sağlayan Askeri Bey, "Osmancık Taburu" adında kendisinin müdahale ve seçimi ile kurulmuş bir tabur ile İngilizler karşısında savaşa girer. Girdiği savaşların bir tanesinde öne atılır ve tek kurşun ile iki bacağından vurulur. Sedye üzerinde Basra'nın geri alınması için son bir saldırı gerçekleştirmek isteyen Askeri Bey'in Şuaybiye'de yapmış olduğu girişim başarısız olur. Askerler, İngilizlerin kurmuş oldukları tel örgüleri makasları olmadıkları için geçemezler. Kürt ve Arap aşiretlerin sahip oldukları askerler silahları da alarak savaş meydanından kaçarlar ya da arkadan Osmanlı askerlerini vurmaya başlarlar. Askerlerinin ve kendisine bağlı aşiret gruplarının yarısından fazlasının şehit ya da yaralı olduğunu haber alan Askeri Bey, bunun üzerine İngilizlerin saldırıya geçtiğini öğrenir. Sedye üzerinden indirilip arabaya bindirilmesini ister. Arabaya bindiği sırada tabancasını kafasına götürerek tetiğe basar ve intihar eder. 14 Nisan 1915 tarihinde daha 31 yaşındayken hayata gözlerini yumar. Aşiretlerin ihanetini, yanlış hamleleri ve askerlerinin şehadetinin kendisini soktuğu ruhsal sıkıntı sonucunda intihar ettiği düşünülen Askeri Bey, geride bıraktığı gayrinizami harp taktikleri, Teşkilat-ı Mahsusa yöntemleri ve vatan sevgisi ile her ne kadar bedenen kaybolsa da ruhen yaşamaya ve yaşatılmaya devam etmektedir.