Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Hakkında Merak Edilen Her Şey

''Fizyoterapi ve rehabilitasyon okuyorum'' dedikten sonra ''Benim belimde şöyle bir ağrı var'', ''Dizlerim bir kilitlendi mi açamıyorum'' gibi klasik geri dönütler aldığınız bu güzel bölüm hakkındaki her şey bu yazımda!

Hemen hemen herkes çevresinden ''Fiziğe gittim'', ''3 seans fizyoterapi aldım'' gibi cümlelerle karşılaşmıştır. Peki gerçekten de fizyoterapi ilaç gibi alınan bir şey mi? Fizik derken ne demek istiyorlar?       

                                                                                                                                                                                                                                                                Ülkemizde 4 yıllık lisans eğitimi bulunan fizyoterapi ve rehabilitasyon bölümünde eğitim alan öğrenciler, fizyoterapist unvanı ile mezun olurken 2 yıllık eğitim veren üniversitelerden mezun olan öğrenciler fizyoterapi teknikeri olarak mezun olur. Bu ikisi arasında ayrılmaz bir bağ olsada aslında çok farklılıklar bulunduğunu da biliyoruz. TDK’ye göre fizyoterapist kelimesi ise şu anlama gelmektedir: Fizik tedavi ve rehabilitasyon değerlendirmelerini ve uygulamalarını yapan kimse. Sadece bu cümle yeterli midir peki? Bana sorarsanız, kesinlikle hayır.

 4 yıllık lisans eğitimi boyunca alınan dersler, yapılan stajlar, ödevler, projeler; mesleğin aslında ne kadar önemli olduğunu sadece halk arasında ''fıtık'' denilen disk hernisi ile ilgilendiğimizi sananları çok şaşırtabiliyor. Aldığımız derslerden en önemlisi olan anatomi, 4 yıllın temelini oluşturur. Öğrendiğimiz yaklaşık 639 kas, çok sayıda eklem ve bağ, bu sistemlerin fizyolojik işleyişi; tüm fizik tedavi alanlarının temelini oluşturmaktadır.

Fizyoterapistler, bilinen hastalıkların yanında el bileği cerrahilerinden beyin travma cerrahisi geçirmiş bir hastaya yutma bozukluğu yaşayan minicik bir bebekten inme geçirmiş yetmiş yaşındaki bir yetişkine kadar çok geniş bir yelpazede hastaya yardım eli uzatır. Bunu gerek gerçek anlamda el ile müdahaleler, gerek yardımcı ajanlarla birlikte yürüttüğü hasta merkezli bir tedavi modeli yaklaşımı ile ''Hastalık yoktur hasta vardır'' sözünü benimsemiş  diğer sağlık bölümleri ile multidisipliner bir takım çalışması yürüten her hastaya özel tedavi programı ve  gerektiğinde egzersiz reçetesi hazırlayarak mesleği idame etmektedirler.                                                

Nerelerde buluruz peki bu fizyoterapistleri?

Nerelerde çalışabiliriz? Üniversite hastaneleri, fizik tedavi merkezleri, devlet hastaneleri, ar-ge laboratuvarları, medikaller, spor merkezleri, spor kulüpleri, özel tıp merkezleri, özel hastaneler, özel eğitim okulları, oteller, kaplıca ve kür merkezlerinde çalışılabilir ve ayrıca fizyoterapi ve rehabilitasyon mezunları hastanelerde yalnızca fizik tedavi bölümlerinde değil nöroloji, nöroşirurji, odyoloji, ortopedi, nöroloji, odyoloji-protez ünitelerinde de çalışabilme imkanlarına sahiptirler. Bu bölümler ve daha bir çok özel konuda uzmanlaşma imkanı da vardır.                                         

  Meslek, aslında her ne kadar yeni gibi dursada temelleri çok çok eskilere dayanmaktadır. Fizik tedavi ya da ingilizce konuşulan ülkelerde yaygın adıyla fizyoterapinin geçmişi, Hipokrat zamanına kadar gitmektedir. Hastalar o zamanlarda da masaj, manuel terapi yöntemleri ya da hidroterapiyle, yani suyun tedavi edici özellikleri kullanılarak tedavi edilmeye çalışılıyordu. Ancak profesyonel manada ilk fizyoterapi çalışmaları 17. yüzyılın başında Avrupa'da gerçekleşmiştir. Bunun yanında Antik Mısırlılar fizik tedavi uygulayan ilk insanlardı. Tıp, şifa, diş hekimliği, cerrahi de öncü oldukları gibi fizik tedavide de öncü oldukları kanıtlarla ispatlanmıştır. Aşağıda resimde Eski Krallık döneminde Saqqara’da manuel terapi olarak adlandırılabilecek veya refleksoloji olarak değerlendirebileceğimiz birçok duvar resmi bulunduğu bilinmektedir.