Z Kuşağını Bekleyen Tehlike : Sosyal Fobi

Bilim ve Teknoloji - 22 Aralık, 2020 - Okuma Süresi: 6 Dk.

22 Aralık, 2020

Z Kuşağını Bekleyen Tehlike : Sosyal Fobi

Yeni bir karantina dönemi gelmiş ve çoğumuz can sıkıntımızı gidermek için telefonlarımıza sığınmışken sosyal medyanın bize ve özellikle son dönemde kimsenin dilinden düşürmediği Z kuşağına etkisine birlikte yakından bakalım.

Gelişen teknolojinin etkisiyle globalleşmenin arttığı ve bir dakika sonrasının gündemini bile yakalamakta zorlandığımız günümüzde çeşitli kaygılar baş göstermeye başladı.İnsanlar hem gündemi hem de yenilikleri yakalamaya çabalarken bir yandan iş, okul, aile ilişkilerini sağlam tutmaya çalışıyor ve hayatın bu temposu kimi zaman kaygılara yol açabiliyor. Son yıllarda hepimizi etkisi altına almış olan “sosyal medya” gündelik hayatımızı ve ikili ilişkilerimizi en çok etkileyen faktörlerden biri. Peki, diğer kuşakların ”Telefon ellerinden düşmüyor” , ”Selfieler ve postlar havada uçuşuyor” diye yakındığı Z kuşağının kaygılarını sosyal medya nasıl etkiliyor?

Z kuşağını bilmeyen yoktur ama hakkında çok minik konuşmak gerekirse 1996-2010 yılları arasında doğmuş nesile “Z kuşağı” adı veriliyor. Milenyum çocukları olarak bilinen Z kuşağı tabiri caizse teknolojinin kucağına doğdu ve onunla birlikte büyüyor.

Z Kuşağını Bekleyen Tehlike : Sosyal Fobi

 

Günlük hayat, iş hayatı, aile ve ikili ilişkiler derken hepimizin kimi konular hakkında kaygıları olabiliyor. Kaygılarımız, mücadele edemeyeceğimiz seviyeye geldiklerinde kaygı bozuklukları olarak adlandırılıyor. Ve tabii ki milenyum çocuklarının da kaygıları var. Yaş aralığı itibari ile hayatlarını etkileyen en büyük kaygı bozukluğu sosyal fobi. Milenyum nesli diğer nesillerden farklı olarak kişilik gelişimde önemli bir süreç olan ergenlikte yüz yüze iletişime alternatife sahiptir, sosyal medya. Z jenerasyonundaki sosyal fobik bireylerin sosyal medya ile ilişkisinden önce, sosyal fobi tam olarak nedir ve neden birey ergenlikte sosyal fobi ile mücadele eder biraz bunu irdeleyelim.


Ergenlik, son çocukluk döneminden sonra gelen sancılı bir süreçtir. Genellikle 10-17 yaş aralığı ergenlik dönemi olarak kabul edilir ve başlamasından bitimine kadar çocukluk döneminden çıkıldığı için fiziksel, hormonal, psikolojik değişiklikler baş gösterir. Çocukluktan çıkıp yetişkinliğe uzanan sürece adım atan kişi haliyle kendini tanıma ve toplumdaki yerini arayış içerisindedir. Ergenlik dönemi, arkadaş gruplarınca kabulün en çok önem kazandığı ve bireylerin çevresi üzerindeki izlenimlerinin ne kadar önemli olduğunun gerçek anlamda farkına varıldığı bir dönemdir.

Bu süreçte kalabalık içindeki duruşunda, karşısındakiyle etkileşiminde, düşüncelerini ifade edişinde sıkıntılar yaşayabilir. İşte sosyal fobi böyle bir hassas dönemde edinilen kaygı bozukluklarındandır.

Z Kuşağını Bekleyen Tehlike : Sosyal Fobi

Şimdi sadece bir saniye için gözlerinizi kapatın. Bir amfinin ortasında olduğunuzu ve tüm seyircilerin sizin tanıdıklarınızdan oluştuğunu düşünün. Yavaşça kafanızı yere doğru indiriyorsunuz ve çıplak olduğunuzu farkediyorsunuz. İşte şu an tam olarak sosyal fobisi olan kişilerin toplumsal durumlarla karşılaştıklarında neler hissettiğini anlıyorsunuz.

Sosyal fobi, bireyin toplumsal ortamlarda tuhaf, utanç verici ya da rezil olarak değerlendirilmekten belirgin ve sürekli olarak korku duyduğu bir kaygı bozukluğudur. Sosyal fobisi olan bireyler başkalarıyla etkileşim kurması ve bir eylemi başkalarının yanında yapması gereken durumlardan korkarlar.

Sosyal fobinin sesin ve ellerin titremesi, yüz kızarması ve terleme gibi dışarıdan gözlemlenebilen fiziksel etkileri vardır. Sosyal fobik bireyler sesinin veya ellerinin titrediğini etrafındakiler tarafından farkedildiğinde insanların onu “zayıf, kaçık, aptal” gibi olumsuz özelliklerle yargılayacağını düşünerek topluluk içinde konuşmaktan kaçınırlar. Tüm bakışların kendinde toplandığını ve her hareketinin takip edildiğini düşünerek topluluk içinde yemek yemekten, yazı yazmaktan hatta yürümekten bile çekinirler.

Onları toplum içine karışmak istemeyen insanlar olarak tanımlamak yanlış olur. Aksine onlar da arkadaş edinmek, gruplara dahil olmak, sosyal etkileşim içeren aktivitelere katılmaktan zevk alırlar ancak endişeleri isteklerinin önüne geçer ve pek çok şeyi yapamazlar.

Sosyal medyayı işte tam bu noktada sosyal fobi ile ilişkilendirebiliriz. Sosyal alanda kurulacak olan gerçek iletişimler, sosyal kaygıya sahip bireyler tarafından pek tercih edilmeyebilir. Bunun neticesinde mekan kavramının soyutlaştığı, bireylerin birbirini daha önceden tanımadığı sosyal medya ortamında sosyal fobiye sahip insanların iletişimde duydukları kaygı seviyesi düşerek onları daha iyi hissettirir.

Sosyal fobik birey sosyal medya sayesinde iletişim ihtiyacını gidermekte, kendisine ait görüşlerini bu ortamlarda paylaşıp sosyal hayata bir nebze de olsa dahil olmaktadır. Sosyal medyanın olmadığı bir senaryoda bu ihtiyaçları gideremeyen birey psikolojik travmalarla karşılaşabilmekte ve daha kötü dramatik sonuçlar oluşabilmektedir.

Z Kuşağını Bekleyen Tehlike : Sosyal Fobi

Eğer ki kişi sosyal medyayı iletişim yeteneklerini güçlendirmek ve insanlardan kaçma eğilimini azaltmak için bir basamak olarak kullanırsa gerçek hayatta da sosyal medyanın sosyal fobisini aşma yolunda olumlu etkilerini görür.

Kişi iletişim açısından diğer bireylerle ortak mekan kullanımının olmadığı sosyal medyayı tüm iletişim ihtiyacını karşıladığı bağlam olarak seçerse bu, sosyal medyada aşırı zaman harcama ve problemli internet kullanımına yol açabilir. Diğer bir ifade ile sosyal fobisi olan bireyler internet ortamında kurdukları iletişimin kendilerine sosyal açıdan yeterli geldiğini öne sürebilirler.

Sosyal fobik kişiler çevrimiçi ortamlardan daha sık faydalanmaktadır. Bu durumun yoğun yaşanıp bireyin günlük rutinleri bozulmaya başladığında internet bağımlılığı ihtimali de artabilmektedir. Sosyal fobik bireyler için, sosyal medya yüz yüze iletişimle kıyaslandığında daha az tehdit edici olduğundan internet kullanımı artmaktadır. Bu durum okul ve aile yaşantılarında olumsuz sonuçlar doğurabilir. Neticede problemli internet kullanımı internet bağımlılığına dönüşebilir ve bu sadece sosyal fobik bireylerin hayatına bir yeni sorun daha eklenmesi demektir.

Sonuç olarak diyebiliriz ki, sosyal medya ve sosyal fobi kavramları birbirilerini doğrudan etkileyen değerler değillerdir. Burada asıl önemli olan sosyal medyanın nasıl kullanıldığıdır. Sosyal medya, sosyal fobiye sahip bireyler için araçtır. Eğer ki bu araç verimli kullanılırsa kişi sosyal fobisini yenebilecekken kendini sosyal medyaya hapsederse, hayatına bir yeni problem daha eklemiş olur.

Haftalığın PeP'te!

İlk 15'a giren her içerik ile 200 TL kazan!

En popüler yazar sen ol!

Okunma puanını artır, kazan!

Liderlik Tablosu'na göz at!

Bu haftanın en çok okunanları.

E-bültenimize abone ol!

Haftanın en popüler içerikleri, en çok kazananlar ve staj haberleri bültenimizde.

Gizlilik Sözleşmesi'nde belirtilen hüküm ve koşulları kabul ediyorum.