Medyanın Yarattığı İdeal Kadın Algısı

Yaşam Tarzı - 01 Mart, 2021 - Okuma Süresi: 7 Dk.

01 Mart, 2021

Medyanın Yarattığı İdeal Kadın Algısı
Kredi: Playtuşu

İdeal kadın ne demektir ve bu tanıma kim karar veriyor? Bu yazıda medya ve pazarlamanın ideal kadın kimliğini nasıl tetiklediğinden bahseden bir makalenin içine dalıyoruz. Kadın ve erkek katılımcılarla yapılan röportajlarda kendi hayatımızdan parçalar buluyoruz. Hazırsanız başlayalım.

Bugün, geçenlerde okuduğum ve beni düşündüren bir makale hakkında konuşacağım. Okuduğum makale, medyanın ve pazarlamanın kendi çıkarları için ideal bir kadın kimliği yarattığından ve toplumsal cinsiyetin basmakalıp fikirlerini savunarak kadınlar üzerinde bir baskı kurduğundan bahsediyor. Peki ideal bir kadın kimliği ne anlama geliyor? Araştırmacılar (Ranjitha G. P. Ve Anandakuttan B. Unnithan) bunu anlamak için kadınlarla ve erkeklerle röportaj yaptı. Çalışma, ideal bir kadın olmanın güzel ve kadınsı olmak ve kalıplaşmış mükemmel vücutlara ve davranışlara sahip olmak olduğunu tespit etti. Bana kalırsa erkek egemen toplumun da bu konuda payı büyük. Çünkü reklamcılık ve medya ürünlerini pazarlamak için toplumdan ilham alır. Çalışmanın yapıldığı ülke olan Hindistan dahil olmak üzere özellikle Doğu toplumlarında kadınların kendilerine özel bir benliği yoktur ve kadınlar sürekli birinin kızı, kız kardeşi veya karısı olarak tanınırlar. Nitekim başta reklamlar olmak üzere dizi ve filmlerde de görüyoruz ki ideal kadın genelde sessiz, itaatkar ve erkeğinin sözüne inanan kadınlar olarak görülür. Bunun karşılığında da sevgi ve toplumun onayını kazanırlar. İşte pazarlama da bu temel üzerine inşa edilir. Satılan şey aslında ürün değil toplumun onayıdır. Makalede yapılan röportajlardan evli bir kadın katılımcının sözlerini dinleyelim:

  • "Aslında asabi bir insanım ama bunu evimde gösteremiyorum. Çok sabırlı, sakin, sorunları çok barışçıl bir şekilde çözen ve kardeşlerine karşı sorumlu bir kız kardeş olan o ideal kız türü olmalıyım. Bazen çok uzak bir yerden kaçıyor ve kalbimden çığlık atıyormuşum gibi hissediyorum. Ama hayır, yapamam. Bu yüzden bıktığımda ve hayal kırıklığına uğradığımda bir filme ya da salona gidiyorum."

 İdeal kadın baskısı sadece bununla bitmiyor ve kadınlara dayatılan gerçekçi olmayan güzellik standartları da medyada yer ediniyor. Makaledeki kadınların ve erkeklerin verdiği röportajlarda bunu net bir şekilde görebiliyoruz. Örneğin televizyonlarda gördüğümüz zayıf ve kıvrımlı bedene sahip olan açık tenli kadınlar birçok insana göre ideal bir fiziğe sahip. Fakat kendi bedenini bu şekilde tanımlayabilecek kadınlar bile kendini yetersiz hissedebiliyor. Belki de bunun sebebi medyanın çıkarları doğrultusunda her sene farklı bir özelliği moda haline getirmesidir. Bu sayede kadınların değişme isteği hiç bitmez ve sonsuza kadar satış yapılabilir. Hatta belki yepyeni bir pazar bile oluşabilir. Yeni bir pazar oluşturmak ve bunun devamlılığını sağlayabilmek için erkek egemen medyanın kadın kimlikleri üzerindeki tahakkümlerini sürdürebilmeleri şarttır. Bunun yolu ise kadınların kendilerini yeterince tanıyamaması ve açık şekilde ifade edememesinden geçer. Erkek katılımcılardan birine göre, bir kadını ideal yapan şey onun söylediklerinden anlaşılıyor:

  • "Kızlar çok şişman olmamalı, görünüşlerini bozuyor, uzun ve zayıf kadınları seviyorum ve güzel görünmelerini sağlıyor. Kadınlar sariler(bir tür geleneksel Hint kıyafeti) ve diğer Hint elbiseleri giydiklerinde güzel görünürler. Ancak böyle mankenler veya kadın oyuncular gibi mükemmel vücutlu kızları bulmak nadirdir."

 Peki kadınlar neden dayatılan bu güzellik algısından hoşlanmasa bile ayak uydurmaya çalışıyor? Bana kalırsa bunun sebebi şu: Doğdukları andan itibaren önce ailesini ve daha sonra toplumu memnun etmek zorunda olan kadınlar, başlangıçta hoşuna gitmese bile özellikle ergenlik dönemlerinde dışlanmamak için bu ideal kadın özelliklerine ayak uydurur. Örneğin “istenmeyen” tüylerden kurtulmak, makyaj yapmak, kadınsı kıyafetler ve topuklular giymek. Bu onları rahatsız hissettirse bile çevrelerinden aldıkları övgü onlara devam etmesi gerektiğini telkin eder. Toplumdan aldıkları onayı kaybetmemek için içgüdüsel olarak “ideal kadın” olmak için istek duymaya başlarlar. Bazen bu o kadar ileri gider ki medyanın yarattığı ideal kadına karşı çıkan hemcinslerini aşağılayabilir ve onlar üzerinde baskı oluşturabilirler. İşte bu kadınların farkında olarak veya olmayarak ideal kadın olma baskılarına boyun eğmek zorunda olmasının nedenidir. Zira sosyal bir varlık olan insanın en büyük korkusu dışlanmak ve yalnız kalmaktır. Evlenmemiş bir kadın katılımcının söylediğinde görüldüğü üzere bu açıktır:

  • "Kot pantolon ve tişört giyerken rahatım, ama sarı giymeyi seviyorum. Çünkü bedenim en iyi sarı giyerken ortaya çıkıyor, sarı giydiğimde belli olan kıvrımlı vücudumu seviyorum [Utangaçça gülüyor]. Çoğu zaman arkadaşlarım [erkek arkadaşlarım] bana sarı içerisinde daha güzel ve kadınsı göründüğümü söyleyerek iltifat ediyor. Kadınsı olmayı seviyorum, erkek gibi olmayı sevmiyorum."

 İdeal kadın algısına boyun eğmek istemeyen ama dışlanmaktan da korkan kadınlar ise kendilerine iki farklı benlik oluşturur: kamusal benlik ve özel benlik. Bu iki farklı benliğin oluşmasında ailenin ve kültürün önemi büyüktür. Makalede verilen röportajlarda da görüyoruz ki kadınlar özgür ve kendine ait hissettikleri ortamlarda istediği gibi giyinir ve istediği gibi davranırlar. Fakat uyması gereken kuralların bulunduğu ortamlarda, ayak uydurur ve “olması gerektiği” gibi davranmalılardır. Bu yüzden kadınların kimliği göreceli ve çok çabuk değişebilir. Ayrıca erkeklere kıyasla kimlik değişimlerindeki farklar oldukça spesifiktir. Bir erkek katılımcının karısı hakkında ifade ettiği benzer bir duygu, kadınların durumunu doğrulamaktadır:

  • "Karım çok bağımsız ve hırslı; Batılı kıyafetleri, gündelik kıyafetleri giymeyi, alışveriş yapmayı, dışarı çıkmayı ve modern olmayı seviyor. Benimle birlikteyken farklı biri, eve Kerala'ya döndüğünde bambaşka bir kadın! Buraya gelmeyi sevmiyor, sadece kaçmak istiyor. Ailem ve akrabalarım, karımın sari dışında bir şey giydiğini görünce kaşlarını kaldırıyor. Bu yüzden karım dışarı çıkamıyor, boğuluyor. Bazen çaresiz hissediyorum."

 Dolayısıyla kadın kimliği ve kadın olma, son yıllarda pazarlamada en hassas ve agresif konu haline geldi. Dünyadaki feminist sesler üzerine, pazarlamacılar ne gösterdiklerine, ne sattıklarına ve ne söylediklerine karşı daha dikkatli ve bilinçli hale geldi. 

 

  (Bu yazı Self and Identity of Being an Ideal Woman: An Exploratory Qualitative Study adlı makale baz alınarak yazılmıştır. Makaleyi okumak için: https://journals.sagepub.com/doi/full/10.1177/2277975217733883 )

 

 

 

 

Haftalığın PeP'te!

İlk 15'a giren her içerik ile 200 TL kazan!

En popüler yazar sen ol!

Okunma puanını artır, kazan!

Liderlik Tablosu'na göz at!

Bu haftanın en çok okunanları.

E-bültenimize abone ol!

Haftanın en popüler içerikleri, en çok kazananlar ve staj haberleri bültenimizde.

Gizlilik Sözleşmesi'nde belirtilen hüküm ve koşulları kabul ediyorum.