Erkeksiz Bir Dünyanın Ütopya Olarak Gösterildiği Kitap: Kadınlar Ülkesi

Radikal feminist yazar Charlotte Perkins Gilman'ın sadece kadınların olduğu, hiç erkeğin olmadığı bir ülkeyi anlatan Kadınlar Ülkesi kitabına bir kadın tarafından yazılan eleştiri yazısıdır. Her feminist radikal feminist midir? Radikal feminist olmak iyi bir şey midir? Kadınlar gerçekten de erkeklerin olmadığı bir dünyada mutlu olabilir mi?

Geçenlerde İthaki Yayınları'nın bilimkurgu klasikleri serisinden çıkan Kadınlar Ülkesi kitabını bitirdim. Kitaba başlamadan önce femimist söylemle yazıldığını zaten billiyordum. Kitabı okurken bir kadın olarak beni rahatsız eden birtakım unsurlar vardı. Kitapta üç erkeğin bir keşif gezisi sonucunda sadece kadınların yaşadığı bir ülkeyi keşfetmeleri ve orada yaşadıkları şeyler anlatıyor. Feminizm günümüzde çok yaygınlaşmış olsa da aynı zamanda fazlasıyla yanlış anlaşılan bir kavram. Sosyal medyada bilgisiz birtakım kişilerin de etkisiyle özellikle erkekler tarafından feminizme ve feministlere karşı bir önyargı oluşmuş durumda. Feminizm her ne kadar kadının siyasal ve toplumsal haklar bakımından erkeklerle eşit olması gerektiğini öne süren ve bunun için mücadele eden bir akım olsa da işin içinde bir de radikal feministler dediğimiz bir kesim bulunuyor.

Radikal Feminizm Nedir?

Radikal feminizm, kadının baskı ve şiddete maruz kalmasının ana sebebi olarak ataerkil düzeni görmektedir ve ataerkil düzenin tamamen yıkılarak yerine anaerkil bir düzen kurulması gerektiğini savunmaktadır. Radikal feministlere göre ataerkil düzeni yıkmanın yolu da evlilik ve aile kurumunu ortadan kaldırmaktır. Radikal feministler aynı zamanda cinsiyet ayrımı ve toplumsal cinsiyet gibi olgulara da karşı çıkarlar. Radikal feministlere göre kadının baskıdan kurtulmasının yolu ataerkil düzeni yıkarak yerine kadınların hakim olduğu anaerkil bir düzen kurulmasıdır. Ayrıca radikal feminizmde kadınsı kültür yüceltilir. Kadınlığa atfedilen güzellik, cilve, ses tonu, nezaket, doğurganlık gibi kavramlar ön plana çıkartılır ve önem kazanır. Radikla feminizme göre kadın, erkekten farklı olmalı ve kadın gibi olmalıdır. Bu yüzden özellikle doğurganlık gibi sadece kadına özgü olan özellikler son derece önemli ve kutsaldır. 

Kadınlar Ülkesi'nde Kadının Yüceliği 

Kitapta radikal feminizm etkilerini bariz şekilde görebiliyoruz. Kitapta bahsedilen sadece kadınların olduğu, bir tane bile erkeğin olmadığı ülke çok güzel bir yer olarak tasvir edilmiş. Ülkede her şey harika bir düzen içinde ve kadınlar çok mutlu. Aslında bakılırsa ülke adeta bir ütopya olarak resmedilmiş diyebiliriz. Kadınlar Ülkesi’ndeki kadınlar geçmişte geçirdikleri biyolojik değişimden ötürü erkekler olmadan da hamile kalabiliyor ve anne olabiliyor. Bu durumda erkeklere hiç gerek kalmamış gibi bir algı oluşturulmuş. Bir kadın olarak kitabı okurken rahatsız olduğum yerler olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Erkeklerin olmadığı bir ülkenin sanki cennete benzer bir yer olarak yansıtılması bana biraz erkeklere yapılan bir hakszılık gibi geldi. Kadınların mutsuzluğu ve toplumdaki çarpıklıklar erkeklerin var olmasıyla alakalı gibi bir izlenim uyandırdı kitap bende. Erkekler var olmasaydı dünya çok daha güzel bir yer mi olurdu? Kitapta bu çerçevede kadın yüceltilip erkek varlığı yerilmiş gibi geldi. Oysaki böyle bir tutumun gerçek feminist söylemle çatıştığını düşünüyorum. Kadınların daha yüce veya daha üstün varlıklar olduğunu düşünmek feminizmin savunduğu eşitlik ilkesine aykırı. Kadınların mutluluğu erkeklerin var olmamasına bağlı değil erkeklerle sağlıklı ilişkiler kurmalarına bağlıdır. Ne kadının ne de erkeğin var olmadığı bir dünyayı ütopya olarak değerlendirmek mümkün değildir. Böyle bir durum ütopya değil olsa olsa distopya olarak ele alınabilir. Kitapta tam tersi bir durum anlatılmış olsaydı, yani kadınların değil de sadece erkeklerin olduğu bir ülke aynı bu şekilde harika bir yer olarak anlatılıyor olsaydı kitap bu kadar sevilir ve ünlü olur muydu, bu da ayrı bir tartışma konusu.