Pozitifliğin de Bir Dozu Var Mı? Toksik Pozitiflik
Yaşam Tarzı - 07 Haziran, 2021 - Okuma Süresi: 4 Dk.
07 Haziran, 2021
Muhtemelen hepimizin en az bir kez başına gelmiş olan ve farkında olmadan bizim de çevremize yaptığımız üzerimizde bıraktığı etkiyi fark edemediğimiz bir gerçek var: Toksik Pozitiflik. Henüz bu konuda bir fikriniz yoksa gelin toksik pozitifliği birlikte inceleyelim.
Muhtemelen her gün tamamen iyi niyetle de olsa birbirimize hiç iyi gelmeyen bir şey yapıyoruz. Sizinle derdini paylaşan birinin yanında olmaya çalışırken aslında ona zarar verebilme ihtimalinizden bahsediyorum. Belki de siz tam kendinizi hazır hissetmiş ve konuşmaya başlamışken karşıdan gelen bir cevap ile anlattığınıza pişman oldunuz. İşte bu toksik pozitifliktir. Şimdiye kadar bize hep ruh sağlığımızı korumak ve daha kaliteli bir yaşam sürebilmek için toksik insanlardan, kötü düşüncelerden, bizi aşağıya çeken her durumdan kaçınmamız öğütlendi. Bu sayede daha mutlu bir insan olabilecek ve enerjimizi kötüye harcamayacaktık. Ama görünen o ki her şeyin değiştiği bu çağda artık aşırı pozitiflikten de kaçınma zamanı.
Toksik pozitiflik; bir durum ne kadar zor olursa olsun, insanların pozitif bir zihniyete sahip olmaları gerektiği inancıdır. Dertleşmeye çalıştığınız kişiler size mutlaka “Atlatacaksın, senden çok daha kötü durumda olan insanlar var, biraz pozitif düşün” gibi cümleler kurmuşlardır. Peki bu cümleleri duymak bize iyi geliyor mu? Şu an içinde bulunduğumuz durum başkası için o kadar da kötü değilse, üzüntümüzün sebebi bir başkasına yeterli gelmediği için üzülmeyi bırakmalı mıyız? Üzülüyoruz, her şey yerli yerindeyken üstelik. Hayır. Daha kötüsü olabilirdi ama olmadı. Daha kötüsü olmadığı için iyi hissetmeye zorlamak ve başımıza gelenlere üzüldüğümüz için utanmak zorunda değiliz. Dünyanın pandemi ile baş etmeye çalıştığı ve sürecin oldukça yıpratıcı olduğu bir zamanda evlerimizde kalmak sosyal medyada geçirdiğimiz süreyi arttırdı. Sosyal medya sayesinde de toksik pozitifliği daha fazla hisseder olduk. Sürekli spor veya resim yapan, kendine zaman ayıran, üreten, kusursuz ilişkilere sahip kusursuz insanlar görüyoruz. Maruz kaldığımız bu kusursuzluk ister istemez bizi kıyaslama yapmaya itiyor. Kendimize döndüğümüzde ise gördüklerimizden memnun kalmıyoruz. Bir şeyler istediğimiz gibi gitmiyor ve belki de bu yüzden berbat hissediyoruz. Böyle durumlarda kötü hissetmenin de ne kadar insani bir his olduğunu kendimize hatırlatmalıyız. Kendimizi ait olduğumuz çevreden izole etmeye çalışıp duygularımızı bastırdıkça daha fazla zarar göreceğimizin henüz farkında değiliz.
“Neye direnç gösterirsek o güçlenir.”
-Carl Jung
Duygularımızı inkar ettikçe onları daha da güçlü bir hâle getiriyoruz. Sinirlendiğimiz zaman neden bu kadar çok sinirlendiğimizi düşünüp kendimize sinirlenmek veya stresliyken “Stresli olmamalıyım şu an neden bu kadar gerginim?” diyerek daha çok strese girmek her şey yeterince zorken süreci daha da yıpratıcı bir hâle getirebilir. Çaba harcamak iyi bir şeydir. Fakat bir şeyi elde etmek için kendimizi strese sokacak kadar çok çaba sarf ediyorsak bu durum yalnızca ona sahip olamadığımız düşüncesini körükleyebilir.
“Negatif duyguları inkar etmek daha derin ve daha uzun ömürlü negatif duygulara ve duygusal bozukluğa neden olur. Sürekli pozitif olmak hayatın sorunları için geçerli bir çözüm değil, bir inkar biçimidir. Daha pozitif bir deneyimi arzu etmenin kendisi negatif bir deneyimdir. Ve de tam tersine, insanın negatif deneyimini kabul etmesinin kendisi pozitif bir deneyimdir.”
-Mark Manson
Toksik pozitiflik kavramının ve kullandığımız toksik ifadelerin farkına varırsak kendimize ve çevremize olumlu, olumsuz her duyguyu hissetmek için alan tanıyabiliriz. Biraz durmak ve hissetmek hepimize iyi gelecektir.
E-bültenimize abone ol!
Haftanın en popüler içerikleri, en çok kazananlar ve staj haberleri bültenimizde.