Kahvenin Tarihçesi

Bu yazıda hayatımızın vazgeçilmez parçası, lezzetli ve harika bir kokuya sahip olan kahvenin tiryakileri tarafından merak edilen ve 9. yüzyıla kadar uzanan tarihinden, nasıl keşfedilip bugünlere geldiğinden bahsedeceğiz!

Afrika kökenli kahve bitkisi, Etiyopya'nın dağlarında yetişen bir yabani bitkidir. Kahve ekildikten 3 yıl sonra bitki vermeye başlar ve 40 yıla kadar bitki verebilir. Bu bilgi de "Bir kahvenin 40 yıllık hatırı vardır." sözünün buradan mı geldiğini düşündürtmektedir.

Kahvenin keşfedilmesiyle ilgili bir çok rivayet vardır fakat bunlar içinden en bilineni ve kabul edileni şudur: 9. yüzyılda "Kaldi" isimli bir keçi çobanı, kahve bitkisini bulur ve bu bitkiyi keçilerine yedirir. Kahve bitkisini yiyen keçiler hareketlenmeye başlar ve yorulmak bilmezler. Kaldi, kendisi de bitkinin tadına baktıktan sonra aynı etkiyi kendinde de gözlemleyince bu durumu keşişlere anlatır.

                                                                                                  

 Keşiş, insanlar üzerinde kahve böyle bir etki yaratıyorsa yorulmadan, daha uzun zaman ibadet edebileceğini düşünür ve kahve çekirdeklerini kaynatarak içer. Keşiş kahvenin kendisini dinç tuttuğunu fark eder ama tadı hoşuna gitmez bu sefer de kahve çekirdeklerini kavurup içmeyi dener. Kavururken kahvenin harika kokusunu keşfeder. Böylece kahvenin ünü yavaş yavaş yayılmaya başlar. Daha sonra Etiyopya'ya gelen yabancılar tarafından öğrenilen kahve dünya çapında ünlenmeye başlar. Ünüyle Arap Yarımadası'na yayılan kahve, Yemen'deki keşişler tarafından farklı bir şekilde denenir. Ateşte kavrulan kahve çekirdeklerini ezip sonra kaynatarak içerler ve böylece kahve Yemen'de ilk kez işlenmiş olur.

 

Yavuz Sultan Selim döneminde Yemen Valisi Özdemir Paşa, çok sevdiği kahveyi İstanbul'a getirir. Kısa sürede itibar kazanan kahve, saray mutfağına girer ve burada da büyük ilgi görür. Kahvenin saraya girmesiyle birlikte "Kahvecibaşı" rütbesiyle  bir görev de ortaya çıkmıştır. Kahvecibaşı, padişahın veya bağlı olduğu devlet büyüğünün kahvesini pişirmekle görevlendirilmiştir. Saraylardan sonra konaklara oradan da evlere giren kahve kısa sürede halk tarafından vazgeçilmez bir lezzet haline gelmiştir. 1544 yılında İstanbul'da ilk kahvehane açılmış ve kahveyle sohbetin, eğlenmenin ve sosyalleşmenin durakları kahvehaneler olmaya başlamıştır. Avrupalılar da İstanbul'a gelen Venedikliler aracılığıyla kahveyle ilk kez 1615 de tanışır ve kısa zamanda bir çok kahvehane açılır.                           

Dünyanın her yerinde adından bahsettiren ve sevilen kahve tiryakileri tarafından günün her saati her yerde içilen bir içecek haline gelir. Günümüzde de kahve, adına festivaller, etkinlikler düzenlenen bir sosyal olgu niteliğindedir.                                                                                                                .