Filmlerde Kullanılan Makyaj Teknikleri - BeautyCase

Farklı dönemlerde yapılan filmlerde kullanılan makyaj tekniklerini ve bunların yapım aşamalarını, makyajlar için kullanılan malzemeleri sizler için araştırdım. İyi okumalar

1930'ların ilk canavar filmlerinden Marvel Sinematik Evreni'ne kadar, özel efektli makyaj ve protezler çok yol kat etti. Film yapımındaki teknolojik gelişmelerle birlikte makyaj sanatçıları, efektlerin olabildiğince gerçekçi görünmesi için tekniklerini sürekli olarak yenilemek zorunda kaldılar.

Önceleri sadece pratik efektler (dijital efektler olmadan özel efektli makyaj ve protez) kullanılan filmler, ana karakterin üzerine inşa ettikleri dünya ile büyük ses getirdiler ve hafızamıza kazanan yapıtlar sundular.

Örneğin Rick Baker adlı makyaj sanatçısı tarafından yaratılan “An American Werewolf in London” filminin başrolü David Kessler'in, genellikle sinema tarihinin en iyi dönüşüm sahnelerinden biri olarak tanımlanan bir kurt adama dönüşmesi tamamen pratik efektlerle yapıldı ve Baker'ın ekibinin aylarca süren hazırlık çalışmalarından sonra çekimleri bir hafta sürdü.

Film için yaşlanmanın etkilerini göstermeye çalışan bir metafor olduğu söyleniyor ve bu nedenle efekt ekibi başrolün görünümünü zamanla daha kırılgan hale getirmeye odaklanmış. Buna cilt kusurları, saç dökülmesi ve giderek kamburlaşan vücut duruşu da dahil. Önce dönüşümün son aşamasının görünümünü oluşturarak başlayıp ardından film boyunca farklı adımları göstermek için oradan geriye doğru çalıştılar. Ana karakter, kurt adama dönüşüp yaşlandıkça hepimizin bu sona doğru yolculuk ettiğimizi gerçekten göstermek istedi ve bize ölümlü olduğumuzu hatırlatmak için Kessler’in tırnaklarının düşmesi gibi sahneler kullandı.

1981 yılında yapılan bu korku filmi, aynı yıl Baker'ın en iyi makyaj dalında ilk Akademi Ödülü'nü almasını sağladı. Daha sonra kariyeri boyunca altı tane daha kazandı ve hala daha bu ödülü en çok kazanan kişi unvanına sahip.

Daha yaygın olarak CGI olarak bilinen bilgisayar tarafından oluşturulan görüntülerin filmlerde kullanımı 1950'lere kadar uzanırken, pratik ve dijital efektlerin bir karışımının ortaya çıkışını gerçekten görmek için 1990'ların başlarındaki filmlere bakmalıyız. Bu kombinasyon, filmlerde özel efektli makyaj ve protezler için “yeni normal” dediğimiz şeydir.

Makyaj, oyuncuların rollerine dönüşmesine olanak tanır ve hiçbir film bu gözlemi “Tootsie” kadar vurgulamamıştır. Filmde Dustin Hoffman, kendisi gibi iş bulamayan Michael Dorsey adında bir aktörü canlandırıyor. Sonuç olarak, bir kadın gibi giyiniyor ve kendine yeni bir kimlik yaratıyor.

Yeni kişiliğine âşık olan ve başarısından dolayı kendine daha çok güvenen Dorsey için bu yaşam, iç ve dış güzelliğin yanı sıra makyajın ve görünümün bir bireyin hayatı üzerindeki etkisinin ilginç bir keşfi haline geliyor.

Makyaj, bir yandan Dorsey'i daha dikkat çekici kılıyor ve insanlar onu fark ettiğinde yeteneğini takdir ediyorlar. Öte yandan ise bu yeni karaktere dönüştüğünde, kendisi hakkında daha önce hiç fark etmediği, özlediği şeyleri fark ediyor. Dustin Hoffman rol için başvurduğunda canlandırdığı kadın karakterin mümkün olduğunca gerçekçi göründüğünden emin olmak istemiş ve bunun için birçok kadın oyuncudan dersler almıştır.