Feminizm ve Tarihsel Süreçleri

Yaşam Tarzı - 24 Mayıs, 2021 - Okuma Süresi: 3 Dk.

24 Mayıs, 2021

Feminizm ve Tarihsel Süreçleri
Kredi: Stratejik Ortak

19.yüzyılın ortalarından itibaren kadınların erkeklerle eşit statü, eşit haklar ve özgürlükler için verdikleri mücadeleler feminizm kavramını ortaya çıkarmıştır. Ben de size sıkça tartışma konusu olan bu kavramı anlatmaya çalışacağım.

Feminizm kelimesi, Latince ‘femina’ kelimesinden türemiştir. Feminizm, kadınların sadece kadın oldukları için maruz kaldıkları baskıların ezilmişlikle ilişkisini inceleyen, sınıf, ırk, ulus, din, dil gibi unsurlarda kadınların yaşadığı sorunları ele alan bir ideolojidir.

Feminizm algısı 18.yüzyılda İngiltere’de Mary Wallstonecraft’ın ‘Kadın Haklarının Gerekçelendirilmesi (A Vindication of the Rights of Women)’ adlı eseriyle başlamıştır. Feminizm, kadın-erkek arasındaki ayrımcılığına karşı durarak, her türlü ekonomik, siyasal, kültürel ve toplumsal eşitliği savunan bir yaklaşımdır. Feminizmin objesi kadındır ve temel hedefi; kadının özgürlüğü ve temel haklarıdır. Bununla beraber ataerkil yapıların ve olguların ortadan kaldırılması gibi konular da temelinde yer alır.

Feminizm ve Tarihsel Süreçleri  

Feminizmin tarihsel gelişim süreçleri farklı şekillerde karşımıza çıkmaktadır. Dönemin getirdiği gerekliliklerden dolayı feminizm hareketi farklılıklar içerdiğinden üç dalgaya ayrılmıştır. Bu üç feminizm dalgası 19.yüzyıldan 21.yüzyıla kadarki bir süreci içermektedir.

Feminizm ve Tarihsel Süreçleri

19.yüzyılın sonu ve 20.yüzyılın başlarında belirginleşen birinci feminist dalga, kadınların oy kullanması, eğitimde fırsat eşitliği ve kadınların mülkiyet hakları gibi talepler üzerine inşa edilmiştir. Bu talepler temel haklar niteliği taşımaktadır. Birinci dalga feminizmde esas alınan en önemli sonuç; ataerkil toplum yapısına karşı direnmek ve değişimi meydana getirecek anlayışların temelini atmak olmuştur.

Feminizm ve Tarihsel Süreçleri

Feminizmin ikinci dalgası ise kadın hareketinin cinsel özgürlük kapsamındaki mücadelesini içermektedir. Aynı zamanda toplumsal cinsiyet rollerinin ve ataerkil aile-toplum düzeninin yıkılmasının önemi vurgulanmaktadır. Bu döneme Simone de Beauvoir’ın ‘kadın doğulmaz, kadın olunur’ sözü damgasını vurmuştur. İkinci dalgada kadınlar bedenlerinin özgürlüğünü savunmuş ve kendi bedenleri üzerinde söz sahibi olma hakkı istemişlerdir. Ayrıca bu dönemde feminizm ideolojisi belli bir grup kadını değil tüm kadınları kapsamaktaydı. Bununla beraber ‘kız kardeşlik’ durumu ortaya çıkmıştır.

1990’ların başlarında üçüncü dalga feminizmi ikinci dalga feminizminin yanlışlıklarına bir tepki olarak doğmuştur. Üçüncü dalga feministler ikinci dalganın tek tip evrensel kadın profilini reddederek, kadınların bireysel olarak incelenmesi gerektiğini vurgulamıştır. Her kadının problemlerinin kendine özgü olduğu yönünde mücadele verilmiştir. Ayrıca bu dalgada kadın haklarıyla birlikte toplumsal sorunlarla da mücadele edilmiştir.

Sonuç olarak feminizmin tarihsel süreçlerine baktığımızda, kendi içinde dalgalara ve alt gruplara ayrılsa da aslında ana konusu her zaman aynıdır: kadınların hakları ve özgürlükleri. Bu değerler için mücadele verildi ve ne yazık ki biz kadınlar olarak hala bu değerler için mücadele etmek zorundayız.

Umarım ileride herkesin eşit, değerli ve özgür olduğu bir dünyada yaşarız.

Haftalığın PeP'te!

İlk 15'a giren her içerik ile 200 TL kazan!

En popüler yazar sen ol!

Okunma puanını artır, kazan!

Liderlik Tablosu'na göz at!

Bu haftanın en çok okunanları.

E-bültenimize abone ol!

Haftanın en popüler içerikleri, en çok kazananlar ve staj haberleri bültenimizde.

Gizlilik Sözleşmesi'nde belirtilen hüküm ve koşulları kabul ediyorum.