İnanmak

Yaratıcılık - 04 Ocak, 2021 - Okuma Süresi: 5 Dk.

04 Ocak, 2021

İnanmak
Kredi: William Farlow - Unsplash

Son zamanlarda kalbine ellerin değmediyse, düşüncelerin nefesini sıkıştırıyorsa ve sen çıkışı bulamıyorsan, inanmayı dene! İstersen gel kendi içindeki gücü beraber keşfedelim. Her insanın kendinde yarattığı inançlarının gücünü fark edebilmesi üzerine.

Hayat yolculuğumuz, düşüp kalktığımız o engebeli araziler arasında savrulup durmakta. Duygularımızın ağrılığıyla, düşüncelerimizin bizi yollarımızdan saptırmasıyla bu serüven her insanın hayatında yaşama tutunmakta. Merhametimizle, vicdanımızla kimi zaman acımasızlığımızla adım attığımız tüm topraklardan ya çiçekler toplamaktayız ya soldurduğumuz çiçekleri bırakmakta. Zaten insanken, insana karışmakta... Aklımızdan geçen düşüncelerin yollarımıza taş olduğu, duygularımızın sel olup aktığı bu hayatta bizi yaşamaktan alıkoymayan nedir? Yaşamaktan alıkoymayan... İçimizdeki mutluluk, gözlerimizdeki ışık gittiğinde belki kendimizi yerden yere attığımızda, hangi güçtür bu bizi bir yardım elinden bile daha sıkı bağlayan dünyalarımıza? Avuçlarımızı göğüsümüzün ortasına bastırdığımızda hissettiğimiz. Derin nefes alırken parmak uçlarımızdan yukarı taşan sıcaklığımız. Kirpiklerimizin arasında hala var olan ışığımız... İnancımız. İster göklerden beklediğimiz kurtuluş diyelim ister hücrelerimize işlemiş sevgi. Dünyadaki her bir insanın düşündüğü, hissettiği, güvendiği her neyse o olsun inanmak. Çünkü hayatta inandığımız kadar ilerliyoruz. İçimizdeki ya da göklerdeki gücü ne kadar beslersek, seversek büyüyoruz aslında. Büyümeyi öğreniyoruz, hatta büyümek istiyoruz. Yaş almakla değil. Boy uzatmakla da değil. Asıl kalpte sığınamamakla olsun istiyoruz büyümek. Sığınamayıp derelere tepelere taşmakla olsun. Her taşmamızda kalbimizin dokunduğu dünyalara ışık saçmakla...

İyiliği kötülüğü, doğruyu yanlışı yanımıza alalım. Her iyilikte kötülüğü öğrenip her kötülükte iyiliği bulmakla yol alalım. Her yanlışta doğruyu arayıp asıl her doğrumuzda yanlışı öğrenmekle özgürleşelim. Tersliklerde kendimizi kaybetmeden, tersliklerle kendimizi aramaya çıkalım. Dünyada olma amaçlarımızı kendimize ve yolumuza inanarak tamamlayalım. Aksiliklerin, telaşların, karamsarlıkların ve güvensizliklerin bizi kovaladığı belkide bu dik yokuşları inancımızla tırmanmaya çaba sarf edelim. Yüklerimizi üzerimizden atıp derin bir nefesle yüzleşelim. Hayat aslına bakarsanız çok kısa. Bu kısa zamanda mucizeler yaratabilecek akıllarımız ve kalplerimiz varken saplantılarımızın ve kuşkularımızın esiri olmayalım.

Ben sana bir karanfil uzatayım, sen başkasına. Daha güzel! O başkası var ya yanındakine... Derken karanfil elden ele!

Biliyor musun az az yaşıyorsun içimde
Oysaki seninle güzel olmak var
Örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi
Bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda
Midemdi aklımdı şu kadarcık kalıyor.

Sen karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte
Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel
O başkası yok mu bir yanındakine veriyor
Derken karanfil elden ele.

Görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle
Sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil
Bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk
Birleşiyoruz sessizce.

YERÇEKİMLİ KARANFİL - Edip CANSEVER

İnanmak

Edip Cansever bir şiirinde şöyle der: “Sevmeye domuzlanıyor gittikçe” Hayat bizlere en büyük ayrıcalığı tanıyıp insanlığı baş etmiş. Evrende yaşamını en kolay sürdürebilen canlı olabilelim diye kafamızın içine bir karnabahar yerleştirmiş. Fakat insanoğlu kendi kendine yaşamı  ne kadar zor kılabilirimin cevabını bulup bugünlere getirmiş. Bugünlere.. Karmaşık ve stresli bir yolculuğun en şiddetli zamanlarına. Peki ama bu karmaşa ve yoğunluğu da biz yaratmıyor muyuz? Evet, insanlığa domuzlanıyoruz gittikçe!. Bu kadar özel ve güçlü bir kavramı şekilden şekile sokuyoruz. En temelde en rahat biçmde yaşayabilme imkanımızı yerle bir ediyoruz. Sonra da bir suçlu yaratıp onu da yerle bir ediyoruz. İnsanlığa insan olma cezası veriyoruz. Çünkü bugünlerde insan olmanın ayrıcalığını yaşamaya değil dezavantajını yaşamaya mahkum kılınıyoruz. Birbirimize dost, yoldaş olmak yerine hain, kuyu kazıcı oluyoruz. Ah insanlar!. Başa dönüp içimizdeki suçluyu bulsak ya?. Kendimize sarılıp sevgi neymiş öğrenebilsek ya?. Gücü ve kudreti avuç içlerimizden gökyüzüne ulaştırıp dünyayı da kucaklasak ya?. Asıl gerçekle yüzleşmekten hep kaçıyoruz. Tıpkı insanlığı öldürdüğümüzü kabullenemediğimiz gibi. Kendi içimizde yaşadığımız karmaşık ve komplike bir hayatı insan olmanın özüne yüklediğimiz gibi. Cesaret edilemeyen tüm adımlara hayatın zorluğunu bahane ettiğimiz gibi. Kurtulamayanı oynamaya devam etsek de bir gün kendi kendimizle kaldığımızda aslında kurtulmanın en basit yolunun içimizden geçtiğini anlayacağız.  

Her insanın, insan olmaktan gelen var oluşsal gücünü ve sevgisini bulması dileğiyle...

Bizler için bir not:

Bir yarın düşleriz hep, bir türlü bugüne kavuşmayan. Bir zafer düşleriz hep, aslında gerçekleşmesini istemediğimiz. Yeni bir gün düşleriz, yeni bir gün başlamışken bile. Kavgalardan kaçarız, uğrunda dövüşmemiz gerekse de...

Çağrıları duyarız ama gerçekten önemsemeyiz asla. Gelecek için umutlanırız ama gelecek bir plandan ibarettir yalnızca. Bilgeliği düşleriz, ama her gün kaçıp uzaklaşırız yanından. Bir kurtarıcı gelmesi için yalvarırız, ama bizim elimizdedir kurtulmak.

Ve biz hala uyuyoruz.
Ve biz hala yakarıyoruz.
Ve biz hala korkuyoruz.

Ölü Ozanlar Derneği - N. H. KLEINBAUM

Haftalığın PeP'te!

İlk 15'a giren her içerik ile 200 TL kazan!

En popüler yazar sen ol!

Okunma puanını artır, kazan!

Liderlik Tablosu'na göz at!

Bu haftanın en çok okunanları.

E-bültenimize abone ol!

Haftanın en popüler içerikleri, en çok kazananlar ve staj haberleri bültenimizde.

Gizlilik Sözleşmesi'nde belirtilen hüküm ve koşulları kabul ediyorum.