Tarihten Kadın Ressamlar: Elisabeth Vigée Le Brun

Kültür ve Sanat - 23 Aralık, 2020 - Okuma Süresi: 5 Dk.

23 Aralık, 2020

Tarihten Kadın Ressamlar:  Elisabeth Vigée Le Brun
Kredi: Wikipedia

Tarihteki birçok takdir edilmiş kadın resimlerini düşündüğümüz zaman hepsinin cinsiyet dışında ortak bir noktası var. Neredeyse hepsi erkek bir ressam tarafından yapılmış. Kadınların sanattaki obje ve ilham rollerinden sanatçı olan rollerine yolculuğu kolay olmadı. Tarihten kadın ressamlar serisinde sanat tarihinde erkek meslektaşları kadar hatta daha yetenekli kadın sanatçılar yer alacak. Bu sanatçılardan ilki ise Élisabeth Vigée Le Brun.

Marie Louise Élisabeth Vigée 1755’te Paris’te doğdu. Zengin bir ailenin çocuğu olmayan Elisabeth için en büyük şanslarından biri babasının ressam olmasıydı. Resim sevgisini kızına da aşılayan babası Elisabeth'in en büyük destekçilerinden biri olmuştur. Elisabeth 11 yaşına kadar okula gitmeye devam etti ve aslında bu anlamda o zamandaki birçok kız çocuğundan şanslıydı. 18. Yüzyılda erkekler matematik, bilim gibi alanlarda eğitilirken kızların eğitimi daha çok evlenmelerine yardımcı olacak dans, şiir ve müzik gibi konulardı. Tahmin edeceğiniz üzere Elisabeth’in hayalleri evlenmek ve çocuk yapmanın çok ötesine gidiyordu.

Okulunu bitirdikten sonra eve dönüp babasının atölyesinde günlerini geçirmeye başlayan Elisabeth babasının 1768 yılındaki ölümünden sonra yıkıldı. Kendini daha çok resime veren sanatçı galerileri dolaşarak Rubens, Rembrandt, Greuze gibi ressamların eserlerini inceledi. Paris’te bulunan sanatçıların da dikkatini çeken Elisabeth, Joseph Vernet tarafından dikkatini eski usta ressamlara ve etrafındaki doğaya vermesi yönünde tavsiyeler aldı.

15 yaşına geldiğinde ailesine katkı sağlayacak kadar bu işten para kazanmaya başlayan Elisabeth Duchess de Chartres’in portresini tamamladıktan sonra ünü daha da yayılmaya başladı. Elisabeth’in en büyük özelliklerinden biri tatlı diliyle portresini yaptığı kişileri hoş tutması ve resmederken kişinin gerçekliğini bozmadan en güzel haliyle resmedebilmesiydi. Fotoğrafın ve filtrelerin olmadığı bir dünyada kendi reklamını yapmak isteyen herkes için Elisabeth vazgeçilmez bir ressamdı. 

Elisabeth 1774 yılında Avrupa’nın ressam loncalarından olan Academy of St.Luke’a seçildi ve 1776 yılında da yerel sanat simsarlarından Jean Baptiste Pierre Le Brun ile evlendi. Kocasıyla birlikte Avrupa’yı gezen Elisabeth resim konusunda çok daha fazla geliştirdi. Elisabeth’in hayatı kraliçe Marie Anoinette tarafından portresinin yapılması amacıyla Versay Sarayı’na çağırılmasıyla bambaşka bir boyut kazandı. Sarayın ressamlarından birini çağırmaktansa kendini rahat hissettirecek ve güzelleştirecek bir ressam tercihinde bulunan kraliçenin bu isteği o zaman için devrimsel nitelikteydi. Kraliçe kararında haklı çıktı ve aşağıda gördüğünüz portre sayesinde Elisabeth kraliyet portre ressamı olarak atandı.

marie antoinette in court dress

Bu portreden sonra kraliçe ve kraliyet ailesi için birçok resim üreten Elisabeth ayrıca kraliçe ile de çok iyi anlaşıyordu. Hatta sayesinde 1783 yılında Royal Akademi’ye alınan nadir kadınlardan biri oldu. Ancak bu başarı beraberinde birçok eleştiriyi de getirdi. Halkın genel kesimi tarafından sevilmeyen kraliçe Marie  Antoinette yardımıyla girmesi ve giriş eseri olarak tarihi bir resim yapması fazlaca eleştirildi O zamanlar ressamlığın en üst kademesi olarak görülen tarih ressamlığı bir kadının yapabileceği bir şey olarak görülmediğinden Elisabeth’in başka erkek bir ressamdan yardım aldığı söylendi ve 20.yüzyıla kadar bir çok eseri Jacques-Louis David tarafından yapıldığı sanıldı.

1785 yılında Fransız Devrimi’nden 4 yıl önce kraliçe Marie Antoinette’in itibarı yok olmaya başlamıştı. İtibarını halkının gözünde tekrar yükseltmek için kraliçeyi adanmış bir anne olarak gösterecek bir portre yapılması kararlaştırıldı. 18. Yüzyıldan önce halkın alt tabakasının işi olarak görülen ve önemsenmeyen annelik kavramı 18.yüzyıl Fransa’sında popülerdi ve bu kararın alınmasında son derece etkiliydi. Kendini de kadınların hem ressam hem de anne olabileceğini göstermek amacıyla aşağıda gördüğünüz gibi bir çok kez resmeden Elisabeth kraliçeyi de çocuklarıyla birlikte resmetti. Ancak Fransız halkı için iş işten geçmişti bile.

Self-Portrait with Her Daughter Julie

1789 yılında devrimin etkisiyle birlikte Versay sarayına yürüyen halkı gördüğünde kraliçenin ve kraliyetin yakın isimlerinden biri olması nedeniyle kendi hayatı için korkan Elisabeth çocuğuyla birlikte Paris’i terk etti. Sonraki 12 yıl boyunca İtalya, Avusturya, İngiltere, Almanya, İsviçre ve en son Rusya olmak üzere sürekli ülke değiştirdi. Tüm bu ülkelerde portrelerini resmetmeye devam etti. 

1842 yılında doğduğu şehir olan Paris’te vefat eden Elisabeth Vigee Le Brun’ün popülaritesi 19.yüzyılın ikinci yarısında portrelerin önemini kaybetmesiyle birlikte düşüşe geçti. Bununla birlikte de adı nesiller geçtikçe unutuldu. Şu an sokaktan çevirdiğiniz herhangi birine sorsanız mutlaka Leonardo da Vinci ya da Pablo Picasso ismini duymuştur ancak özellikle 20.yüzyıl öncesi bir kadın ressam sorduğunuz zaman isim saymakta zorlanır. Tarih boyunca harika kadın ressamlarında olduğunu kanıtlayan Élisabeth Vigée Le Brun her türlü etmenin kadınlara karşı olduğu bir dönemde harika eserler vermiştir.

Marie Antoinette and her Children

 

 

 

 

Haftalığın PeP'te!

İlk 15'a giren her içerik ile 200 TL kazan!

En popüler yazar sen ol!

Okunma puanını artır, kazan!

Liderlik Tablosu'na göz at!

Bu haftanın en çok okunanları.

E-bültenimize abone ol!

Haftanın en popüler içerikleri, en çok kazananlar ve staj haberleri bültenimizde.

Gizlilik Sözleşmesi'nde belirtilen hüküm ve koşulları kabul ediyorum.