Ölmeden Önce İzlenmesi Gereken Ölüm Temalı Bir Dizi: Six Feet Under

Kültür ve Sanat - 14 Mart, 2022 - Okuma Süresi: 7 Dk.

14 Mart, 2022

Ölmeden Önce İzlenmesi Gereken Ölüm Temalı Bir Dizi: Six Feet Under

Zamansız dizi Six Feet Under neler anlatıyor ve neden izlenmeli? Karakterleri, hikayeyi işleyiş tarzı, verdiği mesajları ve gerçekliğiyle herkesin bir şeyler öğrenip bir yönünden zevk alabileceği bir şaheser. Detaylar yazımda!

Tür: Drama

Başroller: Peter Krause, Michael C. Hall, Lauren Ambrose, Frances Conroy, Rachel Griffiths

Yıl: 2001-2005

Ödüller: Altın Küre, Emmy

Başrolde ölüm var! İlk bölümünden son bölümüne dek Azrail’in nefesini ensemizde hissettiren bir dizi: Six Feet Under. Hayal, gerçek, geçmiş, gelecek, şimdi, varlık, yaşam, hiçlik gibi herkesin hayatın bir noktasında düşündüğü ve farklı algıladığı, belirli sınırları olmayan birçok kavramı hayal gücü ve drama ile ilmek ilmek işleyen çok derin ve anlamlı bir yapım.

Ölmeden Önce İzlenmesi Gereken Ölüm Temalı Bir Dizi: Six Feet Under

Dizi, cenaze evi işleten Fisher ailesinin etrafında şekilleniyor. İş yerleri aynı zamanda yaşam alanları. Burada doğmuş, burada büyümüş ve hatta kimileri burada yaşlanmışlar. Ailenin her ferdi hayatlarının her anında, her hareketlerinde ölümü ne kadar hazmettiklerini ve ölümü gündelik hayatlarına ne kadar doğal bir şekilde kattıklarını gösteriyorlar. Ölüm gerçeğini bir anlamda kendi içlerinde kanıksamış olmalarının tuhaflığı, özellikle aile dışı bireylerle yan yana geldiklerinde göze çarpıyor. Her bölümün başında hayat hikayesini bilmediğimiz, tanımadığımız birilerinin ölümünü sahneleyerek başlayan dizi izleyiciye her fırsatta hayatın pamuk ipliğine bağlı olduğunu gösteriyor. Bu geleneğe ise ilk bölümden itibaren ailenin babası Nathaniel Fisher’ın ölümü ile başlıyor. Nathaniel baba mesleğini devam ettirmiş, üç çocuk sahibi ve eşi Ruth ile genç yaşta evlenmiş bir adam. Eşinin aksine daha soğukkanlı ve disiplinli. ‘Fisher ve Oğulları’ adlı aile işini çocuklarının devam ettirmesini istiyor. Fakat oğulları da bunu ister mi diye pek düşünmüyor. Büyük oğlu Nate, olacakları bildiğinden daha genç yaşta New York’a giden, ailesiyle bağları oldukça zayıflamış, özgür ruhlu karakterimiz. Kardeşi David ise tüm sorumluluğun ona kaldığı düşüncesiyle aile işini devralmak uğruna hayali olan hukuk okumaktan vazgeçen, devamlı gergin ve titiz, sürekli jilet gibi takım elbisesiyle gezen biri. Aynı zamanda dindar, kiliseye gitmeyi ihmal etmiyor ve eşcinsel olduğunu herkesten saklıyor.

İlk bölümde Nathaniel ölünce, aile işini devam ettirmek iki oğluna kalıyor. Yıllardır kaçtığı sona istemsizce mahkum kalan Nate, doğduğu eve geri dönüyor ve bu sayede senelerdir doğru dürüst görüşmemiş olan aile bireyleri başta olmak üzere yakın çevrelerinin de hayatlarını tanımaya başlıyor, herkesin içindeki hazineyi de çöplüğü de keşfetmeye başlıyoruz. Six Feet Under’ın en özel taraflarından biri de gerçekçi ve hayatın içinden olması. İyi ya da kötü karakter yok, sadece insanlar var.

Ailenin küçük ergen kızı Claire, başta görmekten neredeyse rahatsız olunan fakat zaman geçtikçe anlaşılmaya ve alışılmaya başlanan bir karakter. Onun büyümesine, kendini tanımasına, hatalar yapmasına, ailesiyle ilişkisine, sanat sevgisine, uyuşturucularına, var oluş sancısına ve aşklarına tanık oluyoruz. Bu tuhaf ailede herkes o kadar kendi derdine düşmüş durumda ki, kimse onu tanımıyor aslında. O ise çevresindeki her şeye baştan sona kadar seyircilik yapıyor. Sadece gözlemliyor, ailesinden ne kadar uzak olduğu düşünülürken aslında herkesin sıkıntılı anlarında o hep orada oluyor.

Ölmeden Önce İzlenmesi Gereken Ölüm Temalı Bir Dizi: Six Feet Under

Dizi bizi aşkla birçok farklı yönüyle tanıştırıyor. Claire ile gençlikten yetişkinliğe aşk tanımının nasıl farklılaştığını görüyoruz. David ile aşkın tüm hayatımızı, tüm karakterimizi nasıl değiştirebileceğini görüyoruz. Nate ve Brenda arasındaki dalgalı ilişki bize belki de bazen birini sadece bize benzediği için, en az bizim kadar problemli olduğu için, kendimize yakın hissettiğimiz için sevebileceğimizi gösteriyor. Hayatı boyunca tek biriyle ilişkisi olan Ruth’un kocası ölmeden onu aldatmasıyla başlayan aşkı defalarca başka yerlerde arama serüveni ise izleyiciye “Belki de aşkı aramamalısın, o sana gelmeli.” dedirttiriyor.

Tüm bu duygular ve ilişkilerin yanında "kayıp" duygusu her zaman karakterlerin yanı başında nöbet tutuyor. Ölümünden sonra ailesinin zihninde devamlı hayali olarak beliren Baba Nathaniel, bunu en çok yansıtan kişi. Hayattaki halinin aksine her daim rahatlamış bir halde, tüm kibrinden, egosundan, kızgınlıklarından, kıskançlıklarından arınmış bir halde; çünkü o artık bir ölü. Olumsuz insani yönlerini kaybetmiş, yaşarken ailesine sunamadığı sevgi ve şefkati ölümünden sonra yol gösterici özelliği ön plana çıkarak onlara vermeye çalışıyor. Belki de hayattayken de yapabileceği tüm bu şeyleri, ancak elindekileri kaybettikten sonra anlayabiliyor. Adını verdiği oğlu Nate ile kimi zaman tartışıyor, kimi zaman dertleşiyor ve onun en yakın arkadaşı oluyor. Ortak mecburiyetleri olan cenaze evinin bodrum katında oğlu David ile bedenleri mumyalıyor. Claire ile neredeyse hiç yaşamadığı yakınlığı, onunla sigara içerken hayatın gerçeklerini konuşarak yaşıyor. Babalarıyla olduğu gibi yer yer Fisher ve Oğulları’na gelen ölülerle de konuşuyor karakterlerimiz. Aralarında geçen diyaloglar genellikle derin, izleyiciye sorular sorduran türden. Çünkü bu küçük sohbetler bize gösteriyor ki, ölüm sadece hayatını kaybetmek değil. Ölüm sadece bizi üzen, hayatın parçası diyebileceğimiz bir olgudan daha öte. Ölüm, varlığın farkını yaratmak için var olan bir eylem. Bunu anlayınca, belki de varlığa sıkı sıkı sarılmaya başlıyoruz. Çünkü biz yaşam boyunca varlığımızın farkında olmadan içinde olduğumuz hayatı, önümüze çıkan fırsatları, aşkları, sevdiklerimize verebileceğimiz şefkati ve daha birçok şeyi parmaklarımızın ucundan kaçırıyor, kaybediyoruz.

Ölmeden Önce İzlenmesi Gereken Ölüm Temalı Bir Dizi: Six Feet Under

Dizi bize baştan sona yeri gelince gerçekçi yeri gelince fantastik detaylarla, yaşadığımız çeşitli kayıplar sonrası nasıl davrandığımızı ve neler hissettiğimizi anlatıyor. Bu anlatıları sanatla, ilişkilerle, varoluş sancısıyla, felsefeyle ve psikolojiyle süslüyor. Hayatını kaybeden bir yakının ardından yaşanan farklı psikolojik evreleri karakterlerde rahatça gözlemleyebiliyoruz. Elimizden kayıp giden, boşa harcanmış bir hayatın ardında bıraktığı pişmanlığı, kaybedilen zamanın bazen tüm yaşam zincirini değiştirebileceği gibi farklı birçok yönüyle kayıp konusunu ele alan bu yapımda kendimizden çok şey buluyoruz. Aile yapısının olumlu ve olumsuz tüm yönlerini gözler önüne seren, yaşanan dramatik olayları yer yer mizahla harmanlayan, ilişkileri birçok yönüyle tanıtan, karakterleri yüzeysel değil de derin ve çok boyutlu senaryolayan, birçok psikopatolojiyi başarılı bir şekilde yansıtan ve tüm bunları ve daha fazlasını her zaman yumuşak, naif çizgisini bozmadan anlatan bir dizi. Usta oyunculuklarıyla, ince işlenen hikayesiyle, insanın kalbine dokunmasıyla, zamanının çok dışında olmasıyla ve şaheser değerinde bir final bölümüyle izlenildiğine pişman etmeyecek bir yapım.

Haftalığın PeP'te!

İlk 15'a giren her içerik ile 200 TL kazan!

En popüler yazar sen ol!

Okunma puanını artır, kazan!

Liderlik Tablosu'na göz at!

Bu haftanın en çok okunanları.

E-bültenimize abone ol!

Haftanın en popüler içerikleri, en çok kazananlar ve staj haberleri bültenimizde.

Gizlilik Sözleşmesi'nde belirtilen hüküm ve koşulları kabul ediyorum.