Neden Herkes Aynı Olayları Farklı Deneyimliyor?

Kültür ve Sanat - 23 Aralık, 2020 - Okuma Süresi: 4 Dk.

23 Aralık, 2020

Neden Herkes Aynı Olayları Farklı Deneyimliyor?
Kredi: Farklı düşünen beyinler

İnsanlık ve onun getirdiği binlerce karmaşık mesele yüzyıllardır ortak konumuz. Savaşlar, yıkımlar, hastalıklar yüzyıllardır var. Öte yandan aşk, sevgi, nefret, kıskançlık hepimizin ortak konuları. Peki nasıl oluyor da hepimiz bu deneyimleri farklı yaşıyoruz? Beynimizle mi kalbimizle mi hissediyoruz? Bizi diğer insanlardan ne ayırabilir? Kahve içmek sadece kahve içmek midir, bunun ötesinde bir anlam taşıyabilir mi? Gelin hep birlikte bu konuya bakalım.

    Yaşadığımız olayları anlamada bize psikoloji mi yardım edebilir yoksa felsefe mi? Bütün olay çocukluğumuza inmekte mi? Kütü bir olay başkasını hiç etkilemezken bizi niye bu kadar üzüyor? Hepimizin beyninde aynı nörofizyolojik kimyasal olaylar varsa, aynı olayları aynı şekilde deneyimlememiz gerekmez mi? Bu soruları yüzyıllar önce ünlü felsefeci ve psikolog Franz Brentano da sormuştu. Ona göre ne psikoloji yeterliydi ne de felsefe. Gündelik hayatın kaygılarıyla boğuşan insan nasıl beş dakika ayıracak, felsefe yapacak ve sorunlarını çözecekti? Ya da diyelim bir psikoloğa gidecek, tonlarca para verecek ve o psikolog ona hayatının büyük sırrını mı verecekti? Hiç sanmıyoruz değil mi? Bir noktada sıkışıp kalıyoruz. Bir teknoloji ve bilgi çağında yaşarken, ve bütün bu temel insani meseleler ortakken bu tıkanıklığı neden gideremiyoruz ve sorunlarımızla başa çıkamıyoruz? Başka biri olayları nasıl farklı deneyimliyor da bizden daha mutlu? 

     Felsefenin bile bu kadar tıkandığı bir dönem vardı. Filozofları anlamaya çalışmak ya da bir dizi psikolojik deney yapmak bizi istediğimiz noktaya getirmemişti. Hala cevaplayamadığımız onlarca soru yok mu? İşte yine böyle sıkışık bir dönemde sözünü ettiğimiz Brentano çok zeki bir öğrenciye ilham olacaktı ve felsefenin seyrini çok farklı bir yöne çekecekti. Yepyeni bir diriliş başlayacaktı. Bilim insanları zihnimizde olup bitenleri anlamak için beyni açıp incelediler. Orada hepimizi birbirimizden ayıracak bir ipucu aradılar. O beyaz renkli, kıvrımlı et yapısı bize tüm gizemimizi verecek miydi? Brentano'ya göre veremezdi. Hani hep derler ya bakmak ile görmek çok farklıdır diye. Belki de cevaplarımızı yanlış yerde arıyorduk. Bahsettiğimiz o öğrenci Husserl idi. Brentano'dan aldığı ilhamla fenomenolojiyi geliştirdi. Telaffuz etmesi bile ne kadar zor değil mi? Peki nedir bu fenomenoloji?  Fenomenoloji aslında görüngü bilim demek. Pekii nedir bu görüngüler? Neye görüngü diyebiliriz? Her şeyi geride bırakın ve odanızda sadece elinizde bir bardak kahveyle hayal edin kendinizi. Nedir sizin için kahve, kokusu nasıldır, neyi hatırlatır size? Tüm bildiklerinizi unutun ve sadece o an onun ne olduğunu, size ne çağrıştırdığını düşünün. Bütün ideolojilerden uzak, sadece siz ve eşsiz deneyiminiz. Fenomenoloji işte bu kişisel tanımlamalara dayanıyor ve size muhteşem bir özgürlük alanı sunuyor. Başka bir şey bilmenize gerek yok. Bu sizde her şeye farklı bir gözle bakma imkanı sunuyor, yeni sorular ve araştırma konuları sunuyor. Brentano'ya göre zihni anlamak için beyni açıp incelemek yetersiz, orada deneyimlerimizi göremeyiz. Ona göre zihnimizdeki her şey başka bir şey ile igili, zihnimiz sürekli başka bir nesneye, duruma, kişiye yönelmiş durumda. Ve bu yönelmişlik halinde, çevremizle ve kendimizle ilişkili yeni deneyimler kuruyoruz, bunlar  kendimizi ve başkalarını anlamamızın da bir yolu. Anlamaya çalışmamız gereken şey aynı olayı bir başkasının nasıl yaşadığı, nasıl çözdüğü, kendi deneyimini nasıl kurduğu. Eğer bir başkasını, onun halini tamamen insani duygularla anlayabiliyorsak ve yardım edebiliyorsak insan kalabiliriz. 

    Fenomenoloji o dönemde çığır açabilecek, felsefeye yön verebilecek büyük bir konuydu. Bize özgürlük alanlarımızı gösterdi. Diğer bütün ideolojilerden öğretilerden sıyrılıp kendi kişisel deneyimlerimizi kurma ve anlama olanağı sağladı. Bugün hala aşk, kıskançlık, nefret temel sorunumuz oluyorsa ve daha kötü sonuçlara yol açıyorsa hepsi bizim dünyayı nasıl algıladığımıza bağlı. İlk defa aşık olan biz değiliz. İlk defa aldatılan, ilk defa sevdiğini kaybeden biz değiliz. Aynı olayları insanlar yüzyıllardır yaşıyor, ama herkes kendi özel deneyimine sahip. Onu anlayıp yön verebiliyorsak kendimizi de biraz olsun tanıyabiliriz demektir. Bu yüzden, bugün fenomenolojiye çok şey borçluyuz!

  

   

Haftalığın PeP'te!

İlk 15'a giren her içerik ile 200 TL kazan!

En popüler yazar sen ol!

Okunma puanını artır, kazan!

Liderlik Tablosu'na göz at!

Bu haftanın en çok okunanları.

E-bültenimize abone ol!

Haftanın en popüler içerikleri, en çok kazananlar ve staj haberleri bültenimizde.

Gizlilik Sözleşmesi'nde belirtilen hüküm ve koşulları kabul ediyorum.