Liverpool ve Chester: Kuzeybatı İngiltere'nin İki Güzel Şehri
Kültür ve Sanat - 20 Haziran, 2022 - Okuma Süresi: 3 Dk.
20 Haziran, 2022
Kuzeybatı İngiltere'de birbirine zıt ama çok güzel iki şehir: Liverpool ve Chester. Bir tarafta kalabalık, diğer tarafta sakinliğin olduğu bu iki şehirdeki gezilecek yerler, görülecek şeyler çok fazla. Gelin birlikte bakalım.
Liverpool
İngiltere'de gezilecek şehirler listemde ilk sıralara koyduğum bir şehirdi Liverpool.
Birçok müze, park, galeriye sahiptir. Mersey Nehri de şehir için oldukça önemlidir ve aynı zamanda bir liman şehri olan Liverpool, bunu da limanın çevresine müze ve renkli büfeler koyarak turist çekmek için avantaj olarak kullanmıştır, zamanında bu limanlar Çinli denizcilerin yoğun olarak geldiği bir yer olmuştur ve bu yüzden Avrupa’nın en eski Çin mahallelerine sahiptir.
Liverpool denince akla gelen pek çok şey var. En önemlileri Liverpool FC, onun kadar olmasa da Everton FC, Beatles’ın doğduğu şehir olduğu için Beatles Müzesi ve Beatles’ın ilk yıllarında sahne aldığı Cavern Club ve çevresindeki heykelleridir. Bunların dışında Albert Dock Meydanı denen liman ve çevresi, Meryside Maritime Müzesi (en sevdiklerimdendi, özellikle alt kattaki kriminal suçlarla ilgili sergi çok ilgi çekiciydi), gün batımına yakın giderseniz büyüleneceğiniz Liverpool katedrali (güneş öyle bir açıdan geliyor ki bu devasa katedralin ihtişamı kat kat artıyor), Tate Liverpool Galerisi, Dünya Müzesi (tek kelimeyle bayıldım, çok büyük, içerik çok ilgi çekici ve her şey ve çok düzenliydi) ve diğerleri. Liverpool Müzesi'ndeki geçici John&Yoko Sergisi de bir diğer ilgi çekici unsurdu.
Chester
Huzur bu şehrin ikinci adı olmalı. İsmini Roma Kalesi anlamında gelen “kastra” sözcüğünden alıyormuş Kuzey Galler şehri olan Chester. Liverpool’da tüm gün gezmenin yorgunluğunu öyle bir aldı ki üzerimizden bu şehir. Doğası, yol kenarındaki böğürtlenler, köprüler, şehir surları ve tarih kokan bir sakinlik… Biz buraya bayıldık!
Trenden inince biraz yürüdük ve kendimizi bir nehrin kenarında bulduk, nehrin kenarında kocaman böğürtlenler vardı, onlardan yedik, biraz ilerde King Charles kulesinde biraz nehir ve yeşilliği izledik ve rotamızı Chester katedraline çevirdik, kare şeklindeki katedralin ortasında güzel bir iç bahçe ve ve ortasında bir süs havuzu vardı. Ardından Grosvenor Museum, War Museum, Chester Castle derken kendimizi yine güzel bir köprünün ayağında nehri izlerken bulduk. Sonra Queen’s Park Bridge’den geçtik ve eski Britanya mimarisini bize gösteren sokaklarda gezdik. Rows adı verilen o meşhur siyah-beyaz binalardan oluşan iki katlı sokaklar çok hoştu, sokakların başında Eastgate gibi isimleri olan ve üzerindeki yaya yolları ile üst katlarındaki binalar arası geçişi sağlayan şehir girişi vazifesi gören sur kapıları vardı. Eastgate üzerindeki saat de oldukça ilgi çeken bir başka unsurdu. Ayrılmak istemediğimiz bu güzel şehirle istemeye istemeye vedalaştık ve döndük.
EK BİLGİ: Chester’ın kardeş şehirleri arasında Diyarbakır da varmış. Çok şaşırdık ama hoşumuza da gitti.
E-bültenimize abone ol!
Haftanın en popüler içerikleri, en çok kazananlar ve staj haberleri bültenimizde.