Joker Karakterinin Psikanalitik Kuram Çerçevesinde İncelenmesi

Kültür ve Sanat - 06 Eylül, 2021 - Okuma Süresi: 7 Dk.

06 Eylül, 2021

Joker Karakterinin Psikanalitik Kuram Çerçevesinde İncelenmesi

Bu yazımda Joker filminin baş kahramanı olan Arthur Fleck karakterinin zamanla nasıl Joker karakterine dönüştüğünü ve bu süreçte neler yaşadığını psikanalitik kuramla ele aldım. Gelin hep birlikte inceleyelim!

Bu film 2019 yılında yayınlanmış bir Amerikan filmidir. Filmde başarısız bir komedyen olan Arthur Fleck’in Joker olma yolundaki hayatı anlatılıyor.

Ana karakterimiz Arthur hayatını palyaçoluk yaparak devam ettiriyor. Annesiyle yaşamakta ve bazı ruhsal problemlere de sahip. Bir palyaçoluk ajansında çalışan Arthur’un en büyük hayallerinden birisi insanları gerçekten güldürebilen bir komedyen olmak. Yaşadığı toplum zengin ve fakir ayrımının çok belirgin olarak hissedildiği sınıfsal ayrımın göze çarptığı bir toplum. Bu yüzden de toplum tarafından dışlanan birisidir Arthur. Babasız büyüyen karakterimizin annesi onu ‘’Happy’’ diye adlandırmaktadır. Arthur, annesinin ona takmış olduğu bu lakap sayesinde içindeki acıları bir nebze de olsa gizlemeye çalışır. Fakat toplumda maruz kaldığı baskılar, dışlanmalar ve zorbalıklar onu topluma aykırı bir adam yapar. Zamanla psikolojik sorunları da artarak devam eden Arthur bir süre sonra kendini yaşadığı şehirdeki suç ve kaosun içinde bulur. Bu yolculukta Arthur zamanla kendi kimliğinden git gide uzaklaşarak Joker karakterine bürünür.

İlk olarak Joker’in birkaç karakteristik özelliğinin olduğunu görüyoruz. Bunlardan ilki yüzüne yapmış olduğu makyaj. Bunlardan ikinci ise Jokerin durduramadığı kahkahası. Jokerin durduramadığı bir kahkahası var ve bazı halüsinasyonlar görüyor. Belki de en karakteristik özelliği bu diyebiliriz. Joker’in bu durduramadığı kahkahalarına baktığımızda aslında bu kahkahaların içinde bulunduğu toplumun ve yaşamış olduğu hayatın dayatmalarına ve zorbalıklarına karşı bir duşa vurum olarak çıktığını görebiliyoruz.

Joker Karakterinin Psikanalitik Kuram Çerçevesinde İncelenmesi

Arthur’un bu yersiz kahkahaları aslında Arthur’un bir savunma mekanizması geliştirdiğinin bir göstergesidir. Freud’a göre kaygı bir gerilim durumudur ve bireyleri davranışa sevk eden bir güdüdür. Freud’a göre üç tür kaygı vardır. Bunlar: gerçeklik kaygısı, nevrotik kaygı ve ahlaki kaygıdır. Arthur bu üç kaygıyı da yaşamaktadır. Ego bu kaygıları doğrudan kontrol altına alamadığında birey kendine bir savunma mekanizması geliştirir. İşte tam burada Arthur kendine bir savunma mekanizması geliştiriyor, o da bastırma savunma mekanizması.

Bastırma savunma mekanizması kaygı yaratan duygu ve düşüncelerin bilinçdışında tutulmasıdır. Bireyin bilinçdışı, farkında olunmayan ancak bireyin düşünce, duygu ve davranışlarının çoğunu yönlendiren istek güdü ve dürtülerden oluşur. Arthur bir palyaçodur ve onun eğlendirmesi, mutlu olması gerekir. Hatta annesi bile onu ‘’Happy’’ diye çağırır. Arthur toplumda yaşamış olduğu zorbalıklara, yediği dayaklara, küçük görülmelere ve en son olarak da kendisinin ne öz babasının ne de hayalini kurduğu babasının onu küçük görmesi karşısında bu duyguları bastırmıştır. Bastırdığı duyguların tam karşıtı olarak ne zaman kendini bu düşüncelere kaptırsa veya bu aşağılık hissettiren duyguları yaşadığında Arthur istemsiz olarak kahkaha atmaya ve gülmeye başlar.

Arthur’un gençliğinde işkencelere maruz kalmış bir üvey evlat olması bize gelişim basamaklarındaki çatışmaların iyi bir şekilde çözümlenmediğini gösteriyor. Freud, oral dönem, anal dönem ve fallik dönemlerin sonunda kişilik oluşumunun büyük ölçüde tamamlandığını söylüyor. Otoriteye karşı tutum konusunda anal ve özellikle fallik dönem önemli. Anal dönemde verilen tuvalet eğitiminin gevşek olması otoritelere karşı gelen bir kişilik yapısının oluşumunu sağlıyor. Bunun yanında asıl süperego oluşumu fallik dönemde yaşanan Oidipus karmaşasının başarılı bir şekilde çözümlenmesi sonucunda gerçekleşiyor. Eğer bu gelişim basamaklarındaki çatışmalar başarıyla çözümlenmezse, kişi hayatı boyunca o basamaklara takılıp kalabiliyor.

Joker Karakterinin Psikanalitik Kuram Çerçevesinde İncelenmesi

Karakterimizin ailesine yakından baktığımızda Arthur’un babasının annesini çok erken yaşlarda istismara uğrattıktan sonra terk edip gittiğini görüyoruz. Gotham şehrinin belediye başkan adayı olan Thomas Wayne Arthur’un öz babası. Arthur babasının kim olduğunu bilmiyor fakat annesi her gün Thomas Wayne’ e mektup yoluyor Arthur’un onun oğlu olduğunu bilmesi için. Erken dönemlerinde otoriter bir aile yapısında hayatını devam ettiren çocuklarda, otoriter kişiliği olan insanlara karşı bir itaat eğilimi geliştirebiliyor. Aile içerisindeki bu otoriter kişilik de tam olarak baba figürünü oluşturuyor. Aile içinde oluşan bu otoriter baba figürünün yerini ileriki yıllarda devlet alacaktır. Arthur böyle bir figüre sahip değil, dolayısıyla süperegosu düzgün oluşmadı. Bu da gösteriyor ki otoriter bir devlete karşı karakterimizin itaatkar olmaması hiç de şaşılacak bir durum değil.

Arthur eksik olan ve hiç yaşamamış olduğu bu baba sevgisini karşılamak için her gece annesiyle hayranlıkla izledikleri TV programındaki komedyen Murray’i hayali babası olarak görüyor. Hayallerinde Murray ona ‘senin gibi bir oğlum olması için her şeyi yapardım’ diyor. Annesinin de Murray’e hayran olması Arthur’un özellikle Murray’i idolleştirmesinde etkili oluyor. Murray’ı hayali bir baba olarak gören Arthur, filmin bir sahnesinde Murray’ın programına konuk olduğunda Murray’ın Arthurla Dalga geçmesi ve onu küçük görmesi onu adeta bir yıkıma uğratıyor. Bunun yanında Üstüne bir de annesinin yıllardır Thomas Wayne’e yazdığı mektubu görüyor ve onun gerçek babası olduğunu öğreniyor. Fakat işler tam da istediği gibi gelişmiyor.

Arthur öz babası olduğunu öğrendiği Thomas Wayne’nin evine gittiğinde  Wayne onunla alay edip babası olmadığını, hatta annesinin bile öz annesi olmadığını söylüyor bundan sonra artık Arthur’un baba kavramı tamamen yerle bir oluyor. Süperegoyu kökünden yok etmek istiyor. Çünkü süperegonun ona sağlaması gereken toplumsal kabul ve sevgi artık tamamen anlamını yitiriyor.

Filmde ilerleyen sahnelerde Arthur Fleck’in Joker karakterine dönüşme evresini incelediğimizde Psikanalitik kuramda Freud’un insan doğasına bakış açısını da görebiliyoruz. Freud’un dediği gibi insanın doğasında iki temel dürtü vardır bunlardan ilki cinsellik yani eros, diğeri ise saldırganlık yani thanatos’dur. Arthur Fleck’in Joker karakterine bürünmesinde içinde sakladığı saldırganlık dürtüsünün en sonunda nasıl dışa vurduğunu görebiliyoruz. Bu dürtü Arthur Fleck karakterini zaman ilerledikçe daha da çok yönetmeye başlıyor ve Joker var oluyor.

Haftalığın PeP'te!

İlk 15'a giren her içerik ile 200 TL kazan!

En popüler yazar sen ol!

Okunma puanını artır, kazan!

Liderlik Tablosu'na göz at!

Bu haftanın en çok okunanları.

E-bültenimize abone ol!

Haftanın en popüler içerikleri, en çok kazananlar ve staj haberleri bültenimizde.

Gizlilik Sözleşmesi'nde belirtilen hüküm ve koşulları kabul ediyorum.