Bir Akıl Hastasının Kişilik Mücadelesi: Sana Gül Bahçesi Vadetmedim

Kültür ve Sanat - 14 Haziran, 2021 - Okuma Süresi: 4 Dk.

14 Haziran, 2021

Bir Akıl Hastasının Kişilik Mücadelesi: Sana Gül Bahçesi Vadetmedim

Acı ve dehşet içinde ulaşır kimilerimiz gerçeklere. Onların yollarında gül bahçeleri yoktur. Yaşamak için sağlam, güçlü bir kişilik savaşı veren bir akıl hastasının kendi içindeki mücadeleyi, dünyaya tutunuşunu ve hayata bakışını gelin birlikte anlamaya çalışalım.

İçimizden birileri dünyanın o çok sesli halinden epey uzaktır. Kendi ritimlerinde öyle savrulurlar ki ortaya çıkan gürültüden dünyanın diğer seslerini duyamazlar. Bu kişiler akıl hastası, kaçık, deli diye tabir edilir, hatta etiketlenir. Zira kabullenilmiş değer yargılarına ve davranış biçimlerine aykırı düşmeyi delilik sayıyoruz çoğu zaman. Halbuki böyle kişilerin ruhsal sıkıntıları, fiziksel eksiklikleri ya da etnik kökenleri yüzünden ezilmiş, ötekileştirilmiş olabileceklerini ya da kötü çevre ve genlerden etkilenmiş olabileceklerini düşünmüyoruz. Bunun sonucunda da onları üzerlerine yapışmış hastalıklarla tanımlayıveriyoruz, sanki bir isimleri yokmuş gibi. Söyler misiniz birine "deli" diyebilmek için sudan sebeple kaç bahaneye ihtiyaç duyulur? Delilik varlığı ya da yokluğuyla kategorik bir değişken midir yoksa herkesin içinde belli derecelerde bulunabilecek ve istenildiğinde özenle bastırılabilecek bir şey mi?

Sana Gül Bahçesi Vadetmedim kitabı, yaşamak için sağlam, güçlü bir kişilik savaşı veren bir akıl hastasının kendi içindeki mücadeleyi, dünyaya tutunuşunu ve hayata bakışını ele almakta. Kitabı okurken dünyanın yasalarının akıl hastaları için tek gerçek olmadığını görürüz. Onların zamanları farklı bir kanala akıp orada toplanmaktadır. Dünyayla aynı mevsimi yaşamadıkları gibi aynı sabaha da uyanmazlar. Gökyüzü açık ve güneşliyken; içlerine buzlu sisler çökebilir ve üşüyebilirler mesela. Saatlerce hareket etmeden ve konuşmadan durabilirler. Dövüşmek, sövmek, çalmak, kutsal şeylere dil uzatmak, yerlere tükürmek, işemek ayıp sayılmıyor onlar için. Daha çok gelip geçici bir rahatsızlık olarak görüyorlar tüm bunları. Nazik davranmak, ölülerin arkasından kötü konuşmaktan sakınmak gibi sorumluluklar da duymuyorlar. Sanki kendileri ile uğraşmak öylesine yoruyor ki onları, tüm bunları anlamsız bir yük görüp taşıma gayretinde bulunmuyorlar.

-Biliyor musun… akıl hastası olmanın en kötü yanı, hayatta kalabilmek için ağır bir bedel ödenmesi

-Hiç değilse kaçık olmak belli bir yerde olmak demek

-Hayır hayır! Korkunç bir bedel ödeyerek ait oluyorsun.

İçeridekilere akıl hastaları; dışarıdakilere -henüz- akıl hastası olarak etiketlenmemiş olanlar diyelim. Dışarıdakilerle içeridekilerin benzer tarafının kitabın yazarının da bahsetmiş olduğu “belkilerle savaşma” olduğunu söyleyebiliriz. Bu savaş içinde umut barındıran cesaret ve acının öyküsüdür. İçeridekilerin iyileşmeye dair bir belkisi oluyor çoğu zaman ama bunun yanında iyileşmekten korkuyorlar da. Çünkü onlardan alışkın oldukları dünyanın dışına çıkmaları ve alışkın olmadıkları kurallara uymaları bekleniyor. Bir belkiye tutunmak ve tutunmamak arasında bir yolculuk sanki bu. Bu yolculukta kişinin her yenilgisinin ardından nasıl olur da yola çıkmaktan vazgeçmediğini görürüz. Defalarca süren bu devinim en sonunda bizi ortak bir payda da buluşturur: Ufacık bir delikten bile sızabilecek umuda. İşte bu umutla insan belkilerle savaşabiliyor, belkileri iyikilere dönüştürebiliyor.

Bir Akıl Hastasının Kişilik Mücadelesi: Sana Gül Bahçesi Vadetmedim

Dışarıdakiler de içeridekiler gibi defalarca kez yenilir hayata ama en nihayetinde her yenilgi bir noktada hala vazgeçmemiş olmayı gerektirir. Yaşayıp giderken kendi koyduğumuz engellere sıkça takılırız. En çok canımızı onlar yakar. Kitapta bir hasta “Ben kendim, gözümün içindeki saç teliyim” diyordu. Kendi gözündeki saç teli olmamış olan var mıdır hiç? Acı ve dehşet içinde ulaşır kimilerimiz gerçeklere. Onların yollarında gül bahçeleri yoktur. Kitaptaki psikiyatrist hastasına “Ben sana hiç bir zaman gül bahçesi vadetmedim” diyor. Bunu derken belki de bir akıl hastasının dahi kendi hayatına hakim olma, şekil verme sorumluluğunu hatırlatıyor bizlere. İstiyor diye kimsenin önüne gül bahçeleri serilemeyeceğini hatta bunun vaad bile edilemeyeceğini gösteriyor. İnsan ancak kendi bezmişlikleri, vazgeçmeyişleri ve acılarıyla gül bahçeleri inşa edebilir. Kitabı bitirdikten sonra akıl hastası bir kadının tüm zorluklara rağmen kendi gül bahçesini yetiştirme çabasına tanık oluyoruz.

Peki ya siz, sizin gül bahçeleriniz..?

Haftalığın PeP'te!

İlk 15'a giren her içerik ile 200 TL kazan!

En popüler yazar sen ol!

Okunma puanını artır, kazan!

Liderlik Tablosu'na göz at!

Bu haftanın en çok okunanları.

E-bültenimize abone ol!

Haftanın en popüler içerikleri, en çok kazananlar ve staj haberleri bültenimizde.

Gizlilik Sözleşmesi'nde belirtilen hüküm ve koşulları kabul ediyorum.