Köy Gerçekliğine Dayanan İlk Kitap: Bizim Köy

Eğitim - 15 Mart, 2021 - Okuma Süresi: 5 Dk.

15 Mart, 2021

Köy Gerçekliğine Dayanan İlk Kitap: Bizim Köy
Kredi: #kitapanalizi

Köy hayatında zorlu eğitimi, her yönüyle ve gerçekliği ile bahsederek işleyen Mahmut Makal'ın Bizim Köy kitabını günümüz eğitim şartları ve yoksulluk bağlamında karşılaştırarak bir analiz gerçekleştirdim. Gelin birlikte bu zorlu mücadeleye şahit olalım.

Öncelikle bu kitapta köy enstitüsünden çıkmış genç bir öğretmenin köy hayatı ve eğitimle, yoksullukla mücadelesi anlatılmaktadır. Köyde doğup büyüyen Mahmut yine kendi köyüne yakın bir köyde öğretmenlik yapmaktadır. Aynı zamanda kendi ile beraber başka arkadaşları da diğer civar köylere öğretmen olarak gitmiştir. O dönemde yoksulluk bütün hayat amaçlarını ele geçirmiştir. Tüm halkın tek derdi fakirlikle mücadeledir. Mahmut Makal da böyle bir düzen içinde eğitimin önemini onlara anlatmaya çalışarak, yoksullukla mücadelenin kurtuluş yolunun eğitim olduğuna inanarak bir mücadele vermiştir. Bu yolculuğunu da bir yandan yazıya geçirmiştir. Kitapta dikkatimi çeken kısımlardan bahsederek devam etmek istiyorum.

Köyde yaşam şartları çok kötüdür. Beslenmeden, yakacak malzemeye kadar her şey eksik veya yoktur. Hayatta kalmak onlar için en değerli şeydir. Çocuklar soğuktan veya başka hastalıklardan öldüğünde köylü için bu Allah’ın emridir. Onların düşüncesine göre kimse buna engel olamaz. Belki de onları ayakta tutan şey Allah’a bu kadar bağlı olmalarıdır. Hatta bu çocukların erkenden ölüp, bu zorlu hayat şartlarında yetişmedikleri için seviniyorlar bile. “ Yaşamımız ne kadar durgun, düşünce ve yoksulluk içindeyse, besinlerimiz de o kadar basit ve sayılı.” Sözü geçmekte kitapta. Bu söz aslında hayatlarının ne kadar kötü olduğunu ve kabullenerek yaşadıklarını açıkça göstermekte. Çocuklar derste kullandıkları bal kelimesinin bile ne olduğunu bilmiyorlar. Hatta yiyecek bile olduğunu bilmiyorlar.

Köyde eğitime değer neredeyse hiç verilmiyor. Tek dertleri geçim sıkıntısı olmuş bu insanlar eğitimin onlar için bir kurtuluş olabileceğini fark edemiyorlar. Yazar bunun farkında fakat tek başına bunu başarabilmesi tabiî ki imkansız. Kitapta geçen şu söz dikkatimi çekti. “ okumuşleyin ya veli ol ya kaymakam. Sen de bizimlen köy yerinde süründükten gilli ne hayrını görecen.” Bu sözde çıkarılması gereken birçok anlam var. Köylünün gözünde onlardan üstün olanlar veli, kaymakamlar. Okuyup bunlar olamadıktan sonra okumuş saymıyorlar. Öğretmene verilen değer maalesef ki yok. Hele ki öğretmen olup kendi köyünden, çevresinden ayrılmayana değer daha da düşüyor. Kitabın bir kısmında da öküz öldükten sonra yazar öküz sağ kalsaydı da, keşke okuyamasaydım diyor. Eğitimin geleceklerini kurtaracağı bilincinde olsa bile hayat şartları onu da bazen böyle düşünmeye itiyor. Köy halkının öğretmene değersiz davranışlarının yanında babası da sürekli onu bu konuda yeriyor, eleştiriyor. Köyde muhtarlık seçiminde de başta gelir düzeyi gelmekte. Fakir birini akıllı, yönetme kabiliyeti olsa bile muhtar yapmıyorlar. Varlıklı birini seçiyorlar. Eğitimli mi? İşini iyi yapabilecek mi? Bunları sormaksızın kim zenginse o muhtar oluyor. Burada da eğitime verilen değerin paraya verilen değer altında ezilip yok olduğunu görmekteyiz.

Köy Gerçekliğine Dayanan İlk Kitap: Bizim Köy

Çocuklarını okula göndermek yerine camiye, din dersi almaya göndermeyi tercih ediyorlar çoğu zaman. Asıl istedikleri çocuklarının namaz kılıp, dini görevlerini yerine getirerek öteki dünyayı kazanmaları. Önemli olan ötedir hoca diyorlar öğretmene ama kendileri dünyalık şeylere çokça düşkünler. Özellikle paraya, mala. Okula göndermek için öğretmen çokça çabalıyor. Hatır için gönderiyor çoğu. Okuyup da adam mı olacak sanki diyerek geçiştiriyorlar. Allah’a inançları o kadar çok fakat eğitime inanç neredeyse hiç yok. Öğretmen de böylesine zor hayatı görünce okumak dertsiz başa dert mi acaba diyerek zaman zaman kendi ile çelişmiş. Bu çelişkiler ile aynı zaman da elinden gelenin en iyisini yapmaya devam etmiştir. Köylüler öğretmenin okuduğu kitapların dine hayrı olmadığını duyunca bile birçok söylemde bunlunmuşlar. Onlar için din bu derece önemli ve kutsaldır.

Günümüz ile karşılaştırma yaptığımda birçok bakış açısının değiştiğini görmekteyiz. Yaşam şartları iyi oldukça, insanların tek düşündüğü şey geçim sıkıntısı olmamaya başladıkça eğitime verilen değer artmıştır. Okumak, meslek sahibi olmak iyi bir gelecek için ön koşul haline gelmiştir. Öğretmenlik mesleğinin değeri eğitime verilen değerin de artması ile beraber artmıştır. Köy okullarında çabalayan öğretmenlere halk çok sıcak ve sevgi dolu yaklaşmakta ve onlara her türlü yardımı yapmakta asla çekinmemekte. Hatta kutsal meslek olarak anılmakta öğretmenlik. Dine elbette yine değer verilmekte fakat din ile eğitim ayrı tutularak, aynı kefeye koyulmuyor. Böylece birine daha çok değer vermek gibi bir karmaşıklık ortaya çıkmıyor. Kendimi Makal’ın yerine koyarak okuduğumda gerçekten birçok yük hissettim üzerimde. Özellikle o genç yaşta bu mücadeleyi verme çabasına girdiği için çok saygı duyarak okudum her satırı. Altını çizdiğim daha birçok kısım oldu kitapta. Her biri geçmiş ile gelecek arasındaki öğretmenlik, eğitim, yoksulluk kavramları için köprü oluşturdu ve zihnimde karşılaştırmama çokça yardımcı oldu.

Haftalığın PeP'te!

İlk 15'a giren her içerik ile 200 TL kazan!

En popüler yazar sen ol!

Okunma puanını artır, kazan!

Liderlik Tablosu'na göz at!

Bu haftanın en çok okunanları.

E-bültenimize abone ol!

Haftanın en popüler içerikleri, en çok kazananlar ve staj haberleri bültenimizde.

Gizlilik Sözleşmesi'nde belirtilen hüküm ve koşulları kabul ediyorum.