Ulaşılabilir Olmasına Rağmen Tercih Edilmeyen 3 Önemli Teknoloji - TeknoCase
Bilim ve Teknoloji - 23 Ağustos, 2021 - Okuma Süresi: 6 Dk.
23 Ağustos, 2021
Doğal afetlerle etrafımız çevrildi. Doğa bize asıl güçlünün kim olduğunu gösteriyor. Sağlığımız dünyamıza iyi bakmamızla doğrudan ilişkili. Her şey için çok geç olmadan toprağımıza iyi bakmalıyız. Teknoloji ne kadar ilerlemiş olsa da gerçek çözümü geçmişimizde, en doğal olanda bulacağız.
Yangınlar, seller ve hava kirliliği ile başımız dertte. Peki asıl sorun ne? Milyonlarca yıldır var olan insanlar neyi yanlış yaptı ve son teknolojiyle bu yanlış düzeltilebilir mi?
Soruların cevabını ararken aslında cevaplarını herkesin bildiğini ama yıllardır bu cevaplara gözlerimizi kapattığımızı fark ettim. Şimdi ilk önce kendi gözlerimizi tekrar açmalı ve diğer insanların da açmasına yardım etmeliyiz.
Doğa ile ilgili yaşadığımız problemler insan odaklıdır. Yaptığımız küçük ve yerel gibi görünen değişikliklerin yol açtığı problemlerin aslında küresel sonuçları olur. Çevre problemlerine kadar gelen bu yolun temelinde sosyal bir sorunumuz var, eğitim sorunu. Bu problemler hakkında önlemlerin alınması ve gerekli farkındalık kazanılmasında eğitim çok önemli yer tutmaktadır.
Çevre problemlerini farkında ve eğitimli bireylerin de bazen bu konulara duyarsız olduğunu görmekteyiz. Bu durumun sebepleri arasında ilk önce ekonomik sorunlar gelmektedir. Daha seri üretim ve daha fazla kazanç için yapılan her kimyasal uygulama doğamıza zarar vermektedir. Doğal süreçleri algılayıp saygı göstermek yerine kendi çıkarlarımız doğrultusunda kimyasallar kullanmaktayız. İşte bu iki nedenden dolayı yeşil dünyamız kötüye gitmekte.
İklim değişikliklerini artık sadece konuşmuyoruz, etkilerini bütünüyle hissetmeye başladık. Dört mevsim yaşarken artık mevsim sınırlarının değiştiğini farkındayız ve bunu ne giyeceğimize karar vermekte zorlanırken fark ediyoruz. Doğanın düzenini değiştirdiğimizi o bizim hayat rutinimizi değiştirene kadar anlamıyoruz. Gittikçe doğa asıl gücün kendinde olduğunu bize hatırlatıyor. Bu farkındalık insanlara korku salmanın yanında telaşlı bir şekilde çözüm bulmaya itiyor.
Benim sadık yârim kara topraktır.
Yangın, sel gibi doğal afetler küresel ısınma ile ve doğrudan iklim problemleri ile ilgilidir. Bu problemlerin temeline indiğimizde ise toprağımıza iyi bakmanın çözümün kendisi olduğu sonucuna varmaktayız. Maalesef hemen harekete geçmezsek bu doğal afetler daha fazla toprağımızı bizden alabilir.
Toprak canlıdır. İçinde bulunan mikroorganizmalar, topraktaki organik maddeyi işleyerek besinleri bitkinin ihtiyacı olduğu forma sokar. Biz de bitkileri beslenmek için kullanıyoruz. Toprağın kalitesi yemeğin kalitesini belirleyerek sağlıklı kalmamıza yardımcı oluyor. Aslında sağlıklı olmamız gezegenimizin sağlıklı olmasıyla doğrudan bağlantılıdır. Sağlıklı yiyecekler tercih etmemiz karşılıklı sağlıklı bir döngü oluşturmamızı sağlar. İyi hissedip sağlıklı olmamızın yanında dünyamızı da koruruz.
Karbon döngüsünü döndürelim
Okula başladığımız ilk andan beri doğa ile ilgili bilgiler öğreniyoruz ve var olan her şeyin uyum içinde yaşadığını keşfediyoruz. Biraz daha büyüdükçe nefes alırken bile ağaçlarla alışveriş halinde olduğumuzu ve bazı madde döngülerini öğreniyoruz. İşte bu çevre problemleri noktasında karşılaştığımız döngü karbon döngüsüdür.
Su ve karbonun kaderi topraktaki organik maddeye bağlıdır. Toprağa zarar verdiğimizde dışarıya karbon salınır. Karbon atmosfere geri döner. Atmosferdeki sera etkisi yaratan gazlardan biri olan karbondioksitteki artış, iklimi, bitkilerin fizyolojisini, topraktaki mikroorganizmaların aktivitelerini, organik maddenin oluşumunu ve parçalanmasını önemli ölçüde etkiler. Fosil yakıtların yakılması, sanayi süreçleri, arazi kullanımı değişiklikleri ve ormansızlaşma gibi çeşitli insan etkinlikleri sonucunda, önemli sera gazlarının atmosferdeki birikimleri sanayi devriminden beri hızla artmakta ve doğal sera etkisi kuvvetlenmektedir. Sera gazlarının atmosferik birikimlerindeki artışların, sıcaklık, yağış, nem, rüzgar gibi değişkenlerde bölgesel ve küresel değişikliklere yol açması bekleniyor. Sağlıklı topraklar su ve karbondioksit emerler. Toprağı yanlış uygulamalar sonucu yok ettiğimizde ise su ve karbondioksit salar. Bunun sonucunda toprak kurur ve toza dönüşmeye başlar. Tüm bunlar "çölleşmeye" yol açar.
Doğayı taklit ettikçe kazanacağız!
Doğal afetler sonucu elde edilen verimsiz topraklar sel ve kuraklığın daha sık yaşanmasına neden olur. Küresel ölçüde yaşadığımız bu sorunlar çözülemez gibi görülebilir. Fakat şimdi güzel ülkemizi kurtaracak teknolojik çözümlerden bahsedeceğim.
Milyonlarca yıldır var olan karbonu atmosferden alıp güvenli bir şekilde toprakta depolamayı sağlayan bitkilerin, toprak mikroorganizmasıyla çalıştığı harika bir teknoloji zaten var. Herkes toprağın bu döngüdeki rolünü farkına varıp toprağın karbonla yüklenebileceğini anlarsa harekete geçebilir. Topraklarımızı iyileştiren yöntemler iklimimizi de iyileştirecek. Karbonu emecek şekilde tarım yapmak, zehirli tarım ilaçları ve sentetik kimyasalların kullanımının azaltılması gerekiyor. Dengeyi korumak için en güçlü karbon yakalama teknolojilerini kullanabiliriz.
İşte en güçlü teknolojiler
Doğa anaya çok büyük bir iyilik yapmak istiyorsanız bir ağaç dikin. Bitkilerin fotosentez yapması ve topraktaki mikroorganizmalar bizim kullanmamızı bekleyen hazır bir teknoloji. Doğadan yararlanmak varken kimyasal kullanmak ve mikroorganizmalara zarar vermek kendimize yaptığımız en büyük zararlardan biridir.
İkinci olarak güçlü teknolojimiz hayvanlar. Güçsüz toprakların canlanması ve otların büyümesini sağlamak bir de bunu en düşük maliyetle yapmak istiyorsak hayvan dışkıları, idrarları ve toynaklarından başka doğal ve harika bir teknoloji yok. Hayvanları çiftliklere kilitlemek ve hayvancılığı ayırmak yerine onları doğaya bırakmalıyız. Hayvanlar toprağa ve bitkilere yarar sağlarken hiçbir bitkiyi aşırı otlamıyor. Akıllıca kullanıldığında otoburlar, karbonu toprağa indirip çölleşmeyi tersine çevirebilir. Doğa kendi haline bıraktığımızda muazzam bir düzene sahip.
Üçüncü olarak gübreleme. Beslenmemizi topraktan karşılıyoruz. Fakat onları geri vermiyoruz. çöplerimiz yakılıyor ya da çöp alanlarında bekliyor. Yemek artıklarımız aslında atık değil. Doğal yemek artıklarını toplayıp onları gübre haline getirebilir, daha sonra gübre haline getirip çiftliklere ulaştırabiliriz. Organik gübre doğal bir sünger olduğu için toprağın su tutmasına yardımcı olur. Çöplerimizi evlerimizde plastikler gibi gübrelenebilirler olarak da ayırmalıyız. Çok kritik bir dönemdeyiz ve gezegenimizi iyileştirecek şekilde beslenmenin bir yolunu bulabiliriz.
Bu güçlü teknolojilerle doğayı taklit ederek, zehirli teknolojiler ve kimyasallar kullanmayarak dünyamızı koruyabiliriz.
Şimdi farkındalık yaratma sırası sizde!
E-bültenimize abone ol!
Haftanın en popüler içerikleri, en çok kazananlar ve staj haberleri bültenimizde.