Kapıdaki Felaket: İklim Krizi

Bilim ve Teknoloji - 19 Nisan, 2021 - Okuma Süresi: 8 Dk.

19 Nisan, 2021

Kapıdaki Felaket: İklim Krizi

Geçtiğimiz son birkaç sene, 1880'li yıllardan bu yana ölçülen en sıcak dönemler olarak tarihe geçti. Kapımıza kadar dayanan bu kriz, göz ardı edilemeyecek boyutta. Geç olmadan harekete geçmeli, gezegenimizi birlikte korumalıyız. Bu yazı, iklim krizine dikkat çekmeye çalışıyor.

1945 yılında Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombaları yüzünden 250 bin insan hayatını kaybetti ve kocaman şehirler yok oldu. 1945, Japonlar için en kötü yıldı. 1986 yılında patlayan Çernobil Nükleer Santrali, binlerce insanın ölümüne ve kanser hastası olmasına neden oldu. Ukrayna için en kötü yıl 1986 oldu. Şimdi de Time dergisi tarafından 2020 yılı en kötü yıl ilan edildi. Virüs, yangın, deprem, tsunami… Her şeyi gördük bu yıl. Dikkatinizi çekmek istediğim nokta; yıllar değişiyor, insanlar değişiyor, ülkeler değişiyor. Değişmeyen tek şey bu felaketlere neden olanlar: İnsanlar. Her felaketin içinde bizim de parmağımız var.

Kapıdaki Felaket: İklim Krizi

Dünya ısınıyor.

Şimdi önümüzde daha büyük bir felaket var. Bu felakete karşı zamanında önlem almazsak 2020 yılı için güzel bir seneydi diyeceğimiz günler gelecek. Tartışmasız en büyük kriz: İklim değişikliği. Yavaş yavaş gelen bu felaket, maalesef hala insanların dikkatini çekmiş değil. İklim değişikliği, koronavirüsten daha büyük bir tehdit oluşturuyor aslında. Mesela Avustralya’daki yangınları hatırlayın. Tam 240 gün boyunca kontrol altına alınamadı. Milyonlarca canlı yok oldu. Evler, tarlalar, ormanlar yandı günlerce. Uzaklara gitmemize gerek yok. Ülkemizi düşünelim. Aralık ayı bitmek üzereyken doğru düzgün bir yağış olmadı ülkemizde. Tüm şehirlerin barajları alarm veriyor. Böyle giderse su kıtlığı çok da uzak görünmüyor bizim için. Peki neden böyle oldu? Sanırım hepimiz cevabı biliyoruz. Kriz noktasına varmış durumdayız. Artık kaçamak cevapları bırakmalıyız.

Dünyada neler oluyor?

  • Ekosistem ve canlı popülasyonları: Bu yüzyılda, küresel ısınma türlerin yok olmasının en büyük nedeni olabilir. IPCC verilerine göre, ortalama 1,5 °C'lik bir artış, türlerin %20-30'unu yok olma riskiyle karşı karşıya bırakabileceğini söylüyor. Gezegen 2 °C'den fazla ısınırsa çoğu ekosistem hayat mücadelesi vermek zorunda kalacak. Nesli tehlike altındaki türlerin çoğu, iklim değişikliğinden ciddi şekilde etkilenecek bölgelerde yaşıyor ve iklim değişikliği, birçok türün uyum sağlayamayacağı kadar hızlı gerçekleşiyor.
  • Kutuplar: Kutup bölgelerinde, iklim değişikliğinin etkileri hızla artıyor. Dünyanın kuzey ve güney uçları, gezegenimizin iklimini düzenlemek için çok önemlidir ve küresel sonuçları olan küresel ısınmanın etkilerine karşı özellikle savunmasızdır. Bölgedeki ortalama hava sıcaklıkları son 100 yılda yaklaşık 5 °C artmıştır. Son veriler, önümüzdeki birkaç yıl içinde Kuzey Kutbu'nda neredeyse hiç yaz deniz buzu örtüsünün kalmayacağını gösteriyor. Antarktika Buz Tabakası, yeryüzündeki en büyük buz kütlesidir, dünya yüzeyindeki tüm tatlı suyun yaklaşık %90'ını oluşturur ve yaklaşık 14 milyon km²'lik bir alanı kaplar. Bu buz, dünyanın iklimini kontrol etmede, güneş ışınlarını geri yansıtmada ve küresel sıcaklıkların düzenlenmesinde hayati derecede önemli bir rol oynamaktadır. Batı Antarktika Yarımadası'nın bazı bölümleri dünyadaki en hızlı ısınan yerleri arasındadır. Küçük ölçekli erimenin bile küresel deniz seviyesinin yükselmesi üzerinde önemli etkileri olması muhtemeldir.

Kapıdaki Felaket: İklim Krizi

  • Ormanlar: Ormanlar, küresel ısınmanın en büyük nedeni olan sera gazını emdikleri ve dünyanın iklimini düzenlemeye yardımcı oldukları için hayati önem taşıyor. Ayrıca sayısız bitki ve hayvan türüne de ev sahipliği yaparlar. Biyoçeşitliliğin bol olduğu Amazon gibi tropikal ormanlarda, küçük seviyelerdeki iklim değişikliği bile yüksek seviyelerde yok oluşa neden olabilir.

Kapıdaki Felaket: İklim Krizi

  • Su kaynakları: İklim değişikliği, daha fazla sel ve kuraklık yoluyla dünyanın su sistemleri üzerinde ciddi etkilere sahiptir. Daha sıcak hava daha yüksek nem tutabilir ve bu da aşırı yağışlara neden olabilir. Seller yüzünden milyonlarca insan evsiz kalabilir, tatlı su kaynakları tahrip olabilir. Nehirler ve göller insanlar ve hayvanlar için içme suyu sağlar ve çiftçilik ve endüstri için hayati bir kaynaktır. Zaten su krizinin sinyallerini aldığımız bu günlerde, tatlı suya erişimimiz sınırlanabilir. Dünyanın dört bir yanındaki tatlı su ortamları halihazırda drenaj, tarama, baraj, kirlilik ve istilacı türler nedeniyle aşırı baskı altındadır.

Kapıdaki Felaket: İklim Krizi

Peki neler yapabiliriz?

  • Toprak ve ormanlar: Yaşam alanlarını koruyup toprağın bozulmasını azaltabiliriz.
  • Sürdürülebilir tarım: Ormansızlaşma, yoğun gübre ve haşare ilacı kullanımı gibi doğaya olumsuz etkide bulunan uygulamaları minimize etmek için tarım yapma yöntemimizi yeniden tasarlayabiliriz. Örneğin, Moldova ve Ukrayna’nın güneyinde yaşanan ağır kuraklık, onlarca tarım arazisinin heba olmasına neden oldu. Topraklarının dörtte üçünü gıda üretmek için kullanan Moldova, kıtlık düzeyine varan bu büyük sorunun çözümü için akıllı tarım teknolojileri kullanmaya başladı. Minimum su ile yapılan maksimum üretim sayesinde hem su kaynakları korundu hem de gıda sorunu çözüldü. Kalıcı organik kirleticiler (KOK) çevre üzerinde kalıcı olan, gıda ağı yoluyla biyolojik olarak biriken ve insan sağlığında ve çevrede olumsuz etkilere neden olma riski taşıyan kimyasal maddelerdir. KOK’lara ilişkin Stockholm sözleşmesine dayalı bir AB direktifi 2003 yılında yürürlüğe girmiştir. İnsan sağlığını ve çevreyi KOK’ların olumsuz etkilerinden korumak adına, direktif bu maddeleri 2028’in sonuna kadar yasaklamayı, aşamalı olarak azaltmayı ve ortadan kaldırmayı amaçlamaktadır.
  • Gıda: Daha az et ve balığın tüketildiği, daha sürdürülebilir bir beslenme alışkanlığı edinmekle gıda israfını büyük oranda azaltabiliriz.

  • Okyanuslar ve balıkçılık: Deniz ekosistemlerini korumak ve sürdürülebilir balıkçılık, balık stoklarının toparlanmasını ve önemli deniz yaşam alanlarının korunmasını sağlar.

  • Kentlerin yeşilleştirilmesi: İnsan nüfusunun neredeyse dörtte üçünün yaşadığı kentlerde doğa için alan açabiliriz.

  • Tatlı su: Göl ve nehir habitatlarını korumak, kirliliği azaltmak ve su kalitesini artırmak. Yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalan Kazakistan’daki Aral Denizi, eskiden dünyanın en büyük dört gölünden biriydi. Su seviyesi alarm veren göl için Birleşmiş Milletler bir adım attı. Gölün eskisi gibi olması için, ağaçlandırma faaliyetleri yapıldı. Bunun yanında bölge halkının geçim kaynağı olan pirinç üretimi yerine daha az su tüketen yonca üretimi yapılması önerildi. Bölgedeki doğal hayatın zenginliği için de koruma alanları kuruldu.

  • Acil iklim eylemi: İklim değişikliğine karşı fosil yakıtları "hızla devre dışı bırakarak" harekete geçmek. Sırbistan ve Hırvatistan’daki 6 milyon insan, 120 yılın en büyük sel felaketi yüzünden evini ve işini kaybetti. Sel, ülkelerin ekonomisine milyarlarca dolar zarar verdi. Bu felaketin ardından, Hırvatistan önemli bir adım atarak, başkent Zagreb’in karbon üretim oranını sıfırlama kararı aldı.

  • "Tek sağlık" yaklaşımı: Bu yukarıdakilerin tümünü kapsıyor. Asıl olarak, kentsel, tarımsal, orman alanları ve balıklar olmak üzere çevremizi bütün olarak korumak.

  • Bazı ülkeler şimdiden iklim değişikliğine uyum sağlamak için adımlar atmaya başladı. Güney Kore'nin Jeju Adası'ndaki çiftçiler artan hava sıcaklıklarıyla beraber daha önce bölgede yetişmeyen, kahve çekirdeği, papaya, hindistan cevizi, şeker kamışı ve avokado gibi mahsuller ekmeye başladı. Asıl yapmamız gereken iklim değişikliğine alışmak yerine ona karşı mücadele etmek.

Haftalığın PeP'te!

İlk 15'a giren her içerik ile 200 TL kazan!

En popüler yazar sen ol!

Okunma puanını artır, kazan!

Liderlik Tablosu'na göz at!

Bu haftanın en çok okunanları.

E-bültenimize abone ol!

Haftanın en popüler içerikleri, en çok kazananlar ve staj haberleri bültenimizde.

Gizlilik Sözleşmesi'nde belirtilen hüküm ve koşulları kabul ediyorum.