İnsan Vücudunun Kutsallığı ve Hipnik Pislik

İnsan vücudu tarihten beri karmaşık bir yapıya sahiptir. Dolayısıyla insanoğlu eski çağlardan günümüze kadar insan vücuduna çeşitli anlamlar yüklemeye, anlamadığımız için çeşitli birtakım mistik ritüellerle insan vücudunu kutsallaştırmaya çalışmışlardır. Peki bu konuya bilim nasıl yaklaşır?

İnsan vücudunun en genel organları bilindiği üzere kalp, beyin, göz, kulak vb. organlardır. Bu organlar özellikle eski çağa göre bakıldığında tam bir gizem abidesi olagelmiştir. Çünkü insanlar bilginin doğada yalın halde var olmasıyla veya gözle görülür, elle tutulur halde olanını incelemek yerine doğada yalın olan bilgiye o zamanın; dini, kültürel ve siyasi perspektifiyle yaklaşarak farklı anlamlar yüklemeye başlamışlardır. Haliyle insan vücudunun kutsal bir varlık veya aracı olarak değer görmesi sağlanmıştır. İşte bu durum, günümüze kadar gelen birtakım inanç veya hurafelerin de doğmasını sağlamıştır. Örneğin; insan vücudunun üzerinden atlamak, inanç veya hurafelere göre günah sayılmıştır.

Yukarıda da bahsedildiği gibi çoğu inançlara göre insan vücudu ne olduğu bilinmediği için kutsal anlamlar yüklenip sadece korkmamıza, inancımızın sağlamlaştırılması yerine birtakım psikolojik ve fiziksel zararlara da yol açmıştır. Örneğin şamanlara göre; kötülüğün gözlerden girdiği ve bu yüzden gözlere müdahale edilmesi gerektiği veya özellikle Tanzanya ve Mozambik'te albino çocukları sırf görünüşlerinden dolayı lanetli veya kutsal algılayıp öldürerek, kalplerinin ve kemiklerinin şifa niyetine çıkartılması ya da bunların yanında satanistlerin tanrıları olarak gördükleri şeytana kurban vermeleri gibi maalesef bir takım cinayetlere de yol açmaktadır. İşte görüldüğü gibi bu durum bize insan vücuduna bilimsel olarak yaklaşmamız gerektiğini, bilimsel yöntemlerle açıklayıp ona göre psikolojimizi sağlıklı tutmamız gerektiğini gösteriyor. (Gerçi bilimsel olarak yaklaşmak mevzusunda da bazı istisnalar var. Örneğin; organ kaçakçılığı gibi. Buradaki durumda daha çok inanç değil de maddiyat amaçlanır.)

Hipnik Pislik (Uykuda Sıçrama):

Bilimsel adı Hipnik Pislik olan, halk arasında uykuda sıçrama olarak geçen bu durum, aslında yukarıda da değindiğimiz gibi bilinenin aksine, şeytanın veya cinin uykunuzda size dokunduğuyla ilgili değil; o gün yaşamış olduğunuz kaygı ve stres, uyarıcı ilaç kullanmanız, uykudan önce spor yapmanız, uykusuzluk veya genlerinizde atalarınızdan miras kalan birtakım adaptasyon yöntemlerinden kaynaklanmaktadır (eskiden insanların korunmak için ağaç tepelerinde uyumaları gibi). Bu tip durumlar yaşayan insanlar; vücutlarındaki kasların kasılması, rüyada yüksekten düşme, rüyada korkma, uyurken hızlı nefes almak gibi belirtiler gösterir. Bu durum için kaygı ve stresten uzak durmak, kafein tüketimini azaltmak, egzersiz yapmak gibi bir takım yöntemlerle halledilebilir bir durumdur. Bazı insanlar sadece küçük hipnik sarsıntılara maruz kalırlar. Bu yüzden uykularında sıçrayarak kalkmazlar. Dolayısıyla normal bir hipnik sarsıntının bu tip insanlarda görülme olasılığı daha düşüktür. Bu tip insanlarla normal hipnik sarsıntı yaşayan insanlar arasındaki en önemli fark; kişinin kendisinin değil de dışarıdan bakan kişilerin bu sarsıntıyı gözlemleyebilmeleridir.

Hipnik sarsıntıların yukarıda sayılanlardan ziyade birçok semptomların görülmesi de olasıdır. Örneğin; uykunuzda sıçradığınızda yataktan kalktığınızı, ağaçtan veya bir boşluktan düştüğünüzü hayal edebilirsiniz. Ama bu hislerden hangisinin önce geleceği belirsizdir. Yine de bu durum kişinin korkması için yeterlidir diye de not düşmekte fayda var.

Konuyu toparlayacak olursak; yukarıda da görüldüğü gibi bu durum sizin kalbinizin kötü olmasıyla veya vücudunuzun lanetli olmasıyla alakalı değil; kaygı ve stres, çok kafein tüketmeniz veya kaslarınızın uykuda kasılmasıyla alakalıdır. Bu yüzden uykunuzda sıçradığınızda cinleri düşünmek yerine o gün ne içtiğinizi, neden bu hale geldiğinizi düşünmek sizi rahatlatacaktır.