Enerji Tartışmaları: Nükleer Santraller

Nükleer enerji konusu, uzun zamandan beri kullanımını tehdit olarak görenler ve savunanlar arasında büyük bir ikilem yaratan konudur. Sizler için bu iki görüşü alt nedenleriyle açıklayacağım. Bu yazıdan sonra bir nükleer enerji savunucusu mu yoksa hep karşısında duranlardan mı olacaksınız? 

Nükleer Enerjiyi Savunan Kişilerin Görüşleri

• Radyasyon Tehlikesi Azdır

Uluslararası Radyolojik Korunma Kurulu'nun bulgularına göre 1 mrem radyasyon, kanserden ölme riskini yalnızca 1/10.000.000 olarak açıklamıştır. Nükleer enerjiyi savunanlara göre,  nükleer patlama sonucu oluşan her parçacık insanlara çarpmamakta ve ortaya çıkan kütlecikler toprağa karışmaktadır. Ayrıca gelişen teknolojiyle kapalı devre nükleer santrallerin yaygınlaşmıştır. Bu yöntemlerle nükleer kazaları önlemek mümkündür.

• Verimlilik ve Maliyet

Nükleer savunucuları, konu bütçe ve verimlilik olunca elde var olan diğer kaynaklarla şu şekilde kıyaslama yapmaktadır;

Bu konuda ileriye sürülen en yaygın veri, 1000 MW’lık bir adet reaktör, 1 er MW’lık 8000 adet rüzgar santraline eşdeğerdir. Yani 8 adet reaktör (1 Akkuyu Projesi) = 64000 adet rüzgar paneline denk gelmektedir.

Ayrıca üretilen enerji maliyeti bakımından nükleer enerji daha ucuzdur. Özetle bu rakamlar karşısında nükleer enerji ile daha ucuza daha çok verim sağlanabileceği anlamına gelmektedir.

• Çevresel Sorunlar

Nükleer Enerji Proje Uygulama Dairesi Başkanlığı'nın yayınladığı verilere göre, elektrik üretiminin nükleer santrallerden sağlanmasıyla yılda;

• 2,3 milyar ton karbondioksit,
• 42 milyon ton sülfür dioksit,
• 9 milyon ton azot dioksit emisyonuna,
• 210 milyon ton kül üretimine engel olunmaktadır.

Bu durum uzun vadede karbondioksit emisyonunu düşürecek ve böylelikle küresel ısınmaya iyi bir çözüm olacaktır.

Nükleer Enerji Karşıtı Kişilerin Görüşleri

• Atıkların Depolanması Sorunu

Nükleer santralde çıkan atıkların en az 300 yıl boyunca kontrol altında tutulması gerekir. Ayrıca bu atıkları yer altında depolanmak zorunludur. İnsanların yaşadıkları yerleşim alanlarının dışında olmalıdır. Atık içersinde bulunan bir izotopun 24 bin yıl bekletilse bile ışımasını sürdürmektedir. Bu durum hem zaman olarak hem de depolama alanı olarak büyük dezavantaj oluşturmaktadır.

• Radyasyon Oranı

Nükleer enerji karşıtlarına göre günümüz koşullarında herhangi bir reaktörde yüksek düzeyde radyasyonun çevreye yayılmasına sebep olabilecek bir kaza yaşanabilir. Hatta “normal işleyen” ya da güvenli sayılabilecek bir reaktörde bile radyoaktif materyaller hava ve suya karışabilmektedir. Bu durum da hastalıklara ve ciddi oranda ölümlere sebebiyet verir. Radyoaktivite nedeniyle gerek üretimden önce ve üretim aşamasında, gerekse üretim sonrası oluşan atıklar, büyük tehlike arz etmektedir. Atıklar, zehirliliğinin %99’unu yaklaşık olarak 600 yıl sonra kaybetmektedir. Bu süreç azımsanmayacak derecede uzun bir süreçtir. Bu argümanı savunanların en önemli referansı 20.yüzyıla damgasını vuran Çernobil faciasıdır. Nükleer enerji karşıtları, Çernobil’de radyasyona maruz kalarak sakatlanan veya hayatını kaybeden birçok vatandaşı emsal göstererek radyasyonun insan sağlığı açısından tehlike arz eden boyutlarını ön plana çıkarmaktadırlar. 

• Kurulum ve Söküm Maliyetleri

Nükleer santrallerin maliyetleri çok fazladır. Bu santralleri kurmanın yanında güvenlik altyapısı sisteminin de tesis edilmesi gerekmektedir. Bu maliyetlere Çernobil reaktöründe yaşanan kazadan sonra, lisanslama maliyetleri de eklenmiştir. Nükleer santrallere lisans almak için alınacak önlemlerin maliyetleri en az santralin maliyeti kadar tutmaktadır.

• İnşa Süresinin Uzunluğu

Dünya Nükleer Birliği, nükleer güç santrallerinin ortalama inşaat süresinin yedi yıl olduğunu bildirmektedir. Nükleer enerjinin doğalgazın yerini alamamasının temel nedenlerinden biri de inşa süresinin bu denli uzun olmasıdır.

Uzun zamandır tartışmalara neden olan nükleer santraller hakkında iki görüşü de bu şekilde inceledik, peki sizce nükleer santraller kullanılmalı mı kullanılmamalı mı?