Büyüyen Kriz: iklim Değişikliği ve Devletler

Bilim ve Teknoloji - 11 Ocak, 2021 - Okuma Süresi: 5 Dk.

11 Ocak, 2021

Büyüyen Kriz: iklim Değişikliği ve Devletler
Kredi: PxHere

Büyüyen kriz serisinin önemli bir parçası iklim değişikliği. Bugün karşı karşıya kaldığımız en ciddi tehditlerden biri. Gezegenimizin Sanayi Devrimi öncesine göre 2 dereceden daha fazla yükselmesi ciddi sonuçlar doğuracak. Eğer somut adımlar atılmazsa geri dönülmez bir sürece gireceğiz. Bu bağlamda iklim değişikliğini ve ardından bizi bekleyen sorunları anlamak oldukça önemli. İklim değişikliği nedir? Beraberinde neler getiriyor? Devletler bu krize yönelik neler yaptı?

Büyüyen Kriz: iklim Değişikliği ve Devletler
İklim değişikliğini anlamak
Yeryüzünden 20-30 km yükseklikte stratosferde bulunan, kalınlığı değişebilen ozon tabakası en basit tanımıyla, güneşin sağladığı morötesi ışınları süzer ve canlıların radyasyondan etkilenmemesini sağlar. Ancak karbondioksit, metan, nitrojenoksit ve kloroflorokarbon salımlarının doğal düzeylerini denetimsiz bir şekilde aşmaları, atmosferde sera etkisi yaratarak güneş ışınlarının doğrudan yeryüzüne düşmesine neden olur ve yeryüzünün belli bir sıcaklıkta kalmasını engeller. Bir başka ifade ile atmosfere salınan sera gazının artışı ile yerkürenin ortalama yüzey sıcaklığı artar ve bunun ciddi etkileri olur. İşte iklim değişikliği de gezegenimizin ortalama sıcaklıklarının büyük ölçekli ve uzun vadeli kaymasını ifade eder. Gezegenimizin ısınmasıyla ilgili en çarpıcı detay ise 2015 yılının sıcaklık kayıtlarının tutulmaya başlandığı 1880 yılından beri geçirilen en sıcak yıl olması, ancak sonraki yılın 2015'i de geçerek en sıcak yıl olma rekorunu kırmasıdır.
İklim değişikliğinin hangi alanlara ne düzeyde etkili olacağı belirsizdir, bu da sürecin karmaşıklığına ve devletlere bağlıdır. Öncelikli olarak fiziksel etkileri; buzulların erimesi, deniz seviyesinin yükselmesi, toprak kullanımının azalması, çölleşme, hastalıkların yaygınlaşması, mevsim değişliklerine bağlı olarak ekim ve ürün verme değişiklikleri sayılabilir. Bunların ardından ise kullanılabilir suya erişimin azalması, ticarette azalma, gıda güvensizliği, insan sağlığında bozulma ve mevsim değişikliğine bağlı göçlerin artışı gibi durumlar mevcuttur. Ancak net olan durum, iklim değişikliğinin hem ulusal hem uluslararası boyutta siyasi, ekonomik ve toplumsal sonuçları olacağıdır. Bu anlamda doğrudan uluslararası bir güvenlik sorunu haline gelmekte ve küresel bir adımı gerekli kılmaktadır.

İklim değişikliğine yönelik uluslararası çabalar
İklim değişikliğine yönelik atılması gereken en önemli adım sera gazı salınımlarını azaltmak olmalıdır, bu da doğal kaynaklardan daha fazla yararlanmak anlamına gelir. Çünkü benzin, doğal gaz ve kömür gibi fosil yakıtlar sera gazı salınımlarının başlıca kaynağıdır.
İklim değişikliği ile ilgili birçok sivil toplum kuruluşu dışında esas olarak 3 küresel anlaşmadan söz edilebilir. Bunlardan ilki, 1994 yılında gerçekleştirilen ilk anlaşma olan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’dir ve asıl amacı da atmosferdeki sera gazı birikimlerini, iklim sistemi üzerindeki tehlikeli insan kaynaklı etkiyi önceleyecek bir düzeyde durdurmayı sağlamaktır. Buna yönelik atılan ikinci ve en kapsamlı adım ise 2005 yılında yürürlüğe giren Kyoto Protokolü’dür. Burada da emisyon azaltımı ya da kontrollü artış yükümlülüğü bulunmaktadır. Devletler farklı oranlarda sera gazı emisyon azaltımı yükümlülükleri üstlenmişlerdir. Sonuncusu ise 2016’da imzalanan 2020 sonrasına yönelik kabul edilen, Kyoto Protokolü’nün yerini alan Paris Anlaşmasıdır. Anlaşmada Sanayi Devriminden bugüne kadar 1°C’ye ulaşan yerkürenin ısınmasının 2°C’nin altına indirilmesine ve mümkünse 1,5°C seviyelerinde tutulmasına karar verildi. Ancak bu gelişmeye rağmen anlaşma iklim değişikliğini durduramayacaktır, çünkü ekte yer alan ulusal emisyon azaltım hedefleri maksimum 2°C sıcaklık artışı hedefini gerçekleştiremeyecektir. Bu bağlamda anlaşmanın herhangi bir bağlayıcılığı da bulunmamaktadır. Öte yandan küresel çabada boşluk yaratan bir başka durum ise sera gazı emisyonu Çin’den sonra en yüksek olan ABD'nin protokolden çekilmesidir.
Bugüne kadarki girişimlere rağmen somut bir adım atılamamıştır. Hâkim sistem, iklim değişikliğine yönelik uygun ve yeterli adımları engellemektedir. Bunun temel nedeni ise kapitalist üretim tarzında gönüllü olarak sera etkisi yaratan gazların üretiminin kısıtlanarak ekonomik büyümenin engellenmesinin göze alınamayacak olmasıdır. Uzun iklim değişikliği toplantıları sonucu, gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere belli miktarda akçal kaynak aktarıp o ülkelerin kirletme haklarının satın alınması ile doğaya duyarlı olan teknolojiler geliştirilmesi kararından öteye gidilememiştir. Sorun elbette bu yolla çözülmeyecektir. Bunun için başta ABD ve Batı ülkelerinin, Çin ve Hindistan’ın sürdürdüğü tavırlarını bırakıp köklü çözüm önerileri sunarak diğer devletlere öncülük etmeleri gereklidir. Öte yandan hükümetlerden bağımsız yalnızca bireysel önlemlerle olumlu sonuçlar beklemek gerçekleşmesi imkansız bir hayal olacaktır.

Haftalığın PeP'te!

İlk 15'a giren her içerik ile 200 TL kazan!

En popüler yazar sen ol!

Okunma puanını artır, kazan!

Liderlik Tablosu'na göz at!

Bu haftanın en çok okunanları.

E-bültenimize abone ol!

Haftanın en popüler içerikleri, en çok kazananlar ve staj haberleri bültenimizde.

Gizlilik Sözleşmesi'nde belirtilen hüküm ve koşulları kabul ediyorum.