Burçlara İnanma, Burçsuz da Kalma

Bilim ve Teknoloji - 16 Ağustos, 2021 - Okuma Süresi: 9 Dk.

16 Ağustos, 2021

Burçlara İnanma, Burçsuz da Kalma
Kredi: Gam-Ol

Anketlere göre insanların yüzde 90'ı doğum tarihine karşılık gelen burcu bilmekte ve yüzde 50'si düzenli olarak burç yorumlarını okumakta. Peki burçlar gerçekten de var mı? Bu konulara birlikte göz atalım!

   Astroloji ve burçlar yüzyıllardır hatta binyıllardır insanoğlunun ilgisini çekmektedir. Tarih boyunca, en azından yazılı tarih boyunca, dünya üzerinde çok farklı astroloji gelenekleri oluşmuştur. Bunlara örnek olarak Hint, Çin, Kızılderili, Maya Astrolojileri verilebilir.

Şu an bizim ülkemizde yaygın olarak bilinen astroloji ise MÖ 1000’lerde Babil’de başlamıştır. Babil’in kahinleri yıldızlara bakarak hükümdarların kaderine dair ipuçları aramaktaydılar. Astrolojinin bilimsel bir zemin kazanması ise MÖ 150’li yılları bulmuştur. Antik Yunan’da karşımıza çıkan kişi ise MS 100-170 yılları arasında yaşamış olan Batlamyus’tur. Kendisi Aristo’nun dünya merkezli evren tasavvurunu benimseyerek bir astroloji fikri geliştirmiştir. Daha sonrasında bu astroloji anlayışı MS 8 ve 9.yüzyıllarda çeviriler yoluyla İslam Medeniyetine geçmiş ve Endülüs Emevileri yoluyla da MS 12.yüzyılda Avrupa’ya ulaşmıştır.

   Tarihine değindiğimiz astroloji ile günümüzde insanlar genelde burçlarına dair bilgi edinmek için ilgilenmektedir. Anket sonuçlarına göre insanların %90’ı burcunu biliyorken %a50’si de düzenli olarak burç yorumlarını okuyor. İnsanların hayatında bu derecede yeri olan astrolojinin dedikleri gerçekten de doğru mu acaba? Gerçekten de gök cisimlerinin  insanın kaderi üzerinde etkisi var mı? Gelin yapılmış çalışmalara bakalım ve şu konuyu masaya yatıralım.

   Öncelikle konuya burç dediğimizde kastedilen şeyin takımyıldızları olduğunu söyleyerek başlayalım. Antik Dünya’da insanlar gökyüzünde gördükleri yıldızları belli şekillerde gruplandırmışlar ve bu gruplara isimler vermişlerdir. Bu verilen isimlerin pek çoğu ise mitolojilerden alınmıştır. Özellikle Yunan Mitolojisinde öldükten sonra onurlandırılmak için Yunan tanrıları tarafından takımyıldızlarına dönüştürülen kahramanların öykülerine rastlamaktayız.

Örneğin Yengeç ve Aslan burçlarının, takımyıldızlarının, Herakles’in meşhur on iki görevinden ikisinde savaştığı yaratıklar olduğunu belirtelim. Hikayesi son derece ilginç olan Boğa burcuna da değinelim. Yunan tanrılar panteonunun başı olan ve çapkınlıkları ile bilinen Zeus; bir gün Fenike Kralı'nın kızı olan Europa’yı, ki Avrupa kıtasının ismi buradan gelir, görür ve ona aşık olur. Hemen kendini beyaz bir boğaya çeviren Zeus Europa’nın yanına gider ve ona görünür. İlk başta boğadan korkan kız sonra ona alışır ve sırtına biner. Boğa kılığındaki Zeus Europa bindikten sonra suya atlar ve kızı Girit Adası’na kaçırır. Örneklerini de gördüğümüz gibi birçok burcun ismi bu mitolojilerden gelmektedir.

Burçlara İnanma, Burçsuz da KalmaBeyaz boğa kılığına girmiş Zeus ve sırtında Europa, Antik Yunan’dan kalma bir vazo

 

Her ne sebepten isim verilirse verilsin bu takımyıldızlarının sayısı Antik Yunan’da on iki olarak belirlenmişti. Fakat modern astronominin sunduğu veriler ışığında artık 12 değil 13 burç olduğunu biliyoruz. Gezegenimiz olan Dünya’nın bilinen iki hareketinin dışında bir de “yalpalama” dediğimiz hareketi yaptığı keşfedildi. Bu hareketi şöyle düşünebilirsiniz. Bir topaç çevrildiğinde onun hem kendi ekseni etrafında döndüğünü hem de ekseninin de kendi ekseni etrafında döndüğünü görürsünüz. Dünyamız da buna benzer bir hareket yapar. Bu yalpalama hareketi burçların geliştirildiği Babilliler zamanında da Antik Yunan zamanında da bilinmiyordu. Bu yalpalama hareketi sonucunda uzayda gördüğümüz Zodyak kuşağı 36 dereceye Batı’ya kaydı ve artık Dünya’dan görülen 12 değil 13 takımyıldızı var. 13.takımyıldızı, burç, ise Yılancı burcudur. Yani daha işin başında doğduğunuz tarihin karşılığı olan burcu yanlış bildiğinizi söyleyebiliriz. Doğru burç aralıkları şu şekildedir:

Burçlara İnanma, Burçsuz da Kalma

Burçlar ile ilgili ikinci mesele de burçların aslında Newton öncesi fizik anlayışına, Aristotalesçi fizik anlayışına göre var olmalarıdır. Aristotales’in evren modelinde dört temel unsur olan su, toprak, ateş ve havanın ikisi olan su ve toprak evrenin merkezinde toplanmış ve dünyamız oluşmuştur. Geriye kalan uzay ise iç içe geçmiş 55 kristal küre ile kaplıdır. İlk kürede oturan ay, diğer kürelerden dünyayı ayırmaktadır ve diğer kürelere ay üstü evren denmiş ve buralarda dünyadakinden farklı yasaların işlediği öne sürülmüştür. Newton ile birlikte biliyoruz ki aslında ay üstü de ay altı da aynı yasalara tabidir. Zaten Kristal Yıldız Küresi diye bir şey de modern fiziğe göre yoktur. Ayrıca Galileo, Kepler, Kopernik gibi modern bilimin öncülerinin yaptığı çalışmalar sayesinde dünyanın evrenin merkezinde olmadığını da bilmekteyiz. Açıkça söyleyebiliriz ki modern kozmoloji açısından gökyüzünde burçlar diye bir şey yoktur.

   Astrolojinin ve burçlara dair inancın üçüncü bir problemi ise burçların insanın psikolojisi üzerinde etkisi olduğuna, belli burçların belli burçlarla daha iyi veya daha kötü anlaştığına, belirli burçların belli meslekleri daha iyi yaptığına dair inançtır. Bunu sınamak için yapılan çalışmaları burada sizlerle paylaşalım.

 Psikolog Bernard Silverman, Michigan’da evlenen 2978 çift ile boşanan 478 çiftin burçlarını incelemiş ve yaptığı çalışmalar sonucunda vardığı sonuç “uyumsuz burçlar” ile “uyumlu burçlar” aynı oranlarda evlenirken yine “uyumlu burçlar” “uyumsuz burçlarla” aynı oranda boşanmaktadır. Astrolojinin iddiasının aksine iyi anlaşan burçlar diye bir olayın pratikte görülmediği tespit edilmiştir. Yine yapılan başka bir çalışmada Case Western Reserve Üniversitesi’nden John McGervey 6000’den fazla politikacının ve 17.000’den fazla bilim insanının doğum tarihlerini incelemiş ve bu meslekler ile belirli burçlar arasında bir ilişki olup olmadığını araştırmıştır. Sonuç ise burçlar ile bu meslekler arasında bir ilişki olmadığıdır.

Son olarak da Fransız istatikçi Michel Gauquelin’in yaptığı bir çalışmaya değinelim. Gaugel,  en zalim 150 katilin astrolojik bilgilerini toplamış ve bu bilgilere göre astrolojik kişilik tarifleri çıkarmıştı. Bu tarifleri de sonrasında onların astrolojik tarifleri olduğunu iddia ederek 150 rastgele insana dağıtmıştı. Bu 150 kişiden %94’ü, kendilerinin zannettikleri ama aslında katillere ait olan astrolojik tariflerin, kendi kişiliklerini tarif ettiğini iddia etti.

 Görüldüğü üzere burçların insanın eş seçimine, iş seçimine vs. etki etmesi gibi bir şey söz konusu değil. Üstelik astrolojik kişilik tahminleri, o kadar genel ifadeler kullanmaktadır ki hemen her burcun bilgisinde size uyacak yığınla nokta vardır. Zaten hangimiz kendisine zeki, bilgili, merhametli, anlayışlı denildiğinde yok bu ben değilim der ki?

    Bir de son olarak şu “Merkür gerilemesi” denilen olaya değinip yazımı sonlandırayım.

Burçlara İnanma, Burçsuz da Kalma

Resimde gördüğünüz heykel, Yunan mitolojisinde Hermes, Roma mitolojisinde ise Merkür (ki gezegen olan Merkür’ün ismi de buradan gelir) olarak bilinen ekonomik kazancın, ticaretin, gezginlerin, iletişimin, konuşma sanatının ve şansın koruyucu olduğuna inanılan haberci tanrıdır. Antik Roma’da Merkür’ün “gerilediği” zamanlarda bu tanrının görevini yapamadığına inanan halk bu zaman diliminde koruyucusuz kalacağına inandığından dolayı gezi, iletişim ve ticaretten kaçınırdı. Günümüzde Antik Yunan ve Roma tanrılarına inanan pek kalmasa da astrologlar hala bu inancın ekmeğini yemektedirler. Halbuki gerileme hareketi diye nitelendirilen hareket bir illüzyondan ibarettir. Dünya merkezli ve dünyanın merkezde hareket etmeden durduğu bir astronomi fikrine sahip Antik Yunan ve Romalı bilginler Merkür’ün çoğu zaman doğudan batıya, zaman zaman ise batıdan doğuya doğru gittiğine tanıklık etmişlerdi fakat biz günümüzde Dünya’nın Güneş sisteminin merkezinde olmadığını biliyoruz ve gezegenlerin de Güneş etrafında hep aynı yönde döndüklerini biliyor, hesaplıyor ve tanıklık ediyoruz.

Yani Merkür’ün kendisinin gerileme yapması söz konusu değildir. Merkür’ün yaptığı herhangi bir hareketin de insan psikolojisine, ticari ilişkilerine etki etmesi gibi bir şey de söz konusu değildir. Unutmayalım ki dün yediğimiz yemek bile sağlığımızı, mutluluğumuzu, insanlarla kurduğumuz ilişkileri yüzbinlerce hatta milyonlarca kilometre uzaktaki gezegenlerden çok daha fazla etkiler. Hayatta başımıza gelenlerin suçunu takımyıldızlara, gezegenlere, başka insanlara atmak yerine dönüp kendi ellerimizle işlediğimiz işlere bakmamız çok daha olgunca bir davranış olacaktır.

Umarım bu yazımdan keyif almış ve yeni şeyler öğrenmişsinizdir. Bir sonraki yazıda görüşünceye dek sağlıcakla ve bilimle kalın.

        

Haftalığın PeP'te!

İlk 15'a giren her içerik ile 200 TL kazan!

En popüler yazar sen ol!

Okunma puanını artır, kazan!

Liderlik Tablosu'na göz at!

Bu haftanın en çok okunanları.

E-bültenimize abone ol!

Haftanın en popüler içerikleri, en çok kazananlar ve staj haberleri bültenimizde.

Gizlilik Sözleşmesi'nde belirtilen hüküm ve koşulları kabul ediyorum.