Fast Food Değil Slow Food Lezzetlerin Tarihi - Case101

Alışveriş - 10 Mayıs, 2021 - Okuma Süresi: 5 Dk.

10 Mayıs, 2021

Fast Food Değil Slow Food Lezzetlerin Tarihi - Case101

Gittikçe karmaşık ve yakalaması zor hale gelen yaşamımızda bizim için bir seçenek Slow Food. Yemeklere bakış açımızı değiştirerek, onlardan keyif almayı, yediğimizin farkına varmayı sağlıyor. Bu yazımda ise aslında uzun zamandır aramızda olan bu topluluğun bilmediğimiz yönlerinden bahsettim. Keyifli okumalar!

Zaman çok hızlı geçiyor. Bu tempoya yetişebilmek için elimizin altında pratik şeyler arıyoruz. İlk akla gelenlerden biri  yemek! Çünkü bazen alışverişe çıkmak, yemek hazırlamak ve yemek zamanımızı harcayabiliyor. İşte tam burada "Fast Food" dediğimiz besinler karşımıza çıkıyor. Hem pratik hem de uygun. Toplumun her kesimine hitap edebiliyor. Paket servislerin arttığı son dönemlerde en çok tercih edilen yiyecekler arasında. Sıfır efor. Peki nereye kadar bu şekilde beslenebiliriz?

Aslında  bir yöntem var: SLOW FOOD

Daha önce duydunuz mu?

Yeni ortaya çıkmadı. 1986 yılından beri devam ediyor. Carlo Petrini tarafından başlatılan uluslararası bir hareket olan Slow Food o dönemde Roma'da açılan McDonald's karşı hızla değişen dünyada alternatif olarak geleneksel ve yerel yemek yeme biçimlerini, yerel ekosistemlerin özelliklerini korumayı teşvik etmek üzere toplandı. 

Aslında amacı sadece McDonald's karşıtlığı değil; hızlı yaşamın hayatımız üzerindeki olumsuz etkileri üzerinde durmak ve aynı zamanda toplu üretilen küreselleşen yiyeceklere bir alternatif sunmaktır.

Hatta bu amaçla Carlo Petrini'nin 2004 yılında İtalya'da kurduğu bir üniversite bile var. Adı ise: "University of Gastronomic Sciences"

Bu hareket yemek yerken acele etmek veya aradan çıkarmak yerine yemeğe zaman ayırılmasını, yavaş tüketilmesini, yediklerinin farkında olup duygusal keyif alınmasını yani yavaşlamayı savunur.

Sembolü ise salyangozdur. Bunun sebebi ise yavaşlığıyla bilinen hayvan olmasının yanı sıra sürekli hareket halinde olmasıyla bir anlamda insanoğlunun yolculuğunu da temsil etmesidir.

İlkeleri arasında 3 prensip var:

1- İyi

Her insanın yediği yemeğin, hiçbir şekilde doğallığını değiştirmeye gerek duymadan, belli bir anda, yerde ve kültürde uygulanan gerçeklik ve doğallık kriterlerine göre tadının iyi olması ve zevk vermesi anlamına gelir.

2- Temiz

Yiyecek, çevreye, hayvan refahına veya insan sağlığına zarar vermeyen sürdürülebilir bir şekilde üretilmelidir. Tarımsal sanayi zincirinin her aşaması, tüketim dâhil, tüketici ve üretici sağlığını korumak, ekosistemin ve biyoçeşitliliğin korunması gerekir.

3- Adil

Yiyecek üreticileri, kendi itibarları, bilgileri ve yetenekleri korunurken ve değer verilirken, insancıl koşullarda yaptıkları iş için adil bir karşılık almalıdır.

Fast Food Değil Slow Food Lezzetlerin Tarihi - Case101

Carlo Petrini sadece doymanın değil lezzet almanın da bir insan hakkı olduğunu savunur.

Bu aceleyle yenen yemeklerde pek mümkün olmayabilir.

Başlıca amaçları ise:

  • Doğayı ve biyoçeşitliliği korumak.
  • Hayatın ritmiyle uyumlu olmak.
  • Kültürel mirası korumak.
  • Geleneksel bilgiyi yüceltmek.
  • Yerel üreticiye destek olmak.
  • Yiyeceği tanımak ve nasıl üretildiğini bilmek.
  • Çiftçi, işçi ve köylünün ürettiği eşsiz ürünlere ulaşmaya çalışmak.
  • Lezzet eğitimleri vermek ve bu eğitimleri yaygınlaştırmak.
  • Soframızı bir şenliğe dönüştürmek.

Çok yönlü bir hareket olan SLOW FOOD üreticileri ön planda tutar ve onlara değer verir. Zaten gönüllüleri de genelde üreticidir. 

Odak noktası ise yerel olarak yetiştirilen bütün yiyecekler, beden ve ruh sağlığı düşünülerek yapılan yemekler ve yenildiğinde takdir edilen yemeklerdir. 

Tat algısının standartlaşması, biyoçeşitliliğe yapılan tehdit, çevresel tahribat (tarımın endüstrileşmesiyle ilişkili olarak), küçük üreticinin yok olması, düşük kârlı türlerin, sebzelerin, meyvelerin ve tahılların yok olması ve kültürel kimliğin kaybı küreselleşmenin olumsuz sonuçlarıdır. 

Bununla birlikte 1980 yılından beri GDO dediğimiz genetiği değiştirilmiş ürünler sofralarımızda bulunmaktadır. Tamamen GDO'suz, temiz ve organik gıdaya ulaşmak herkes için mümkün değildir. Slow food toplulukları ise bilinç oluşumuna katkı sağlamaktadır.

Dünya'da hızla artan bu topluluğun ülkemizde de örnekleri mevcut.

Türkiye'de ilk Slow Food köyü olan Çeşme İlçesi'ne bağlı olan Germiyan Köyü!

Burayı ziyaret ederek köyün kendine has lezzetlerini deneyip, üreticilere destek olabilrsiniz.

Sadece Germiyan Köyü ile sınırlı değil ülkemizdeki Slow Food toplulukları.

  • Adana, Antalya, Tarsus, Karaburun, Kastamonu ve daha birçok yerde görmeniz mümkün.

Dünyada 160'ı aşkın ülkede, yaklaşık olarak 100.000 üyesi var. Giderek daha popülerleşiyor. 

Sloganı ise şöyle:

Fast Food İstemiyoruz, Yavaş Yemek İstiyoruz!

 

Haftalığın PeP'te!

İlk 15'a giren her içerik ile 200 TL kazan!

En popüler yazar sen ol!

Okunma puanını artır, kazan!

Liderlik Tablosu'na göz at!

Bu haftanın en çok okunanları.

E-bültenimize abone ol!

Haftanın en popüler içerikleri, en çok kazananlar ve staj haberleri bültenimizde.

Gizlilik Sözleşmesi'nde belirtilen hüküm ve koşulları kabul ediyorum.